Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BDDK’nın yayınladığı “Türk Bankacılık Sektörü Temel Göstergeler” raporlarını yakından takip ederim. Raporların içinde sektörün gittiği yönü anlamak açısından oldukça faydalı veriler var, okumanızı tavsiye ederim. Özellikle de geçen 3-4 yıl içinde sektörün temel göstergelerinde karşılaştırmalı analizler yapmak açısından da raporlar işe yarıyor. Haziran 2014 raporuna göre Türk bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 1 trilyon 830 milyar TL imiş. Bu bilançonun aktif tarafı yüzde 61 kredi, % 16 menkul kıymet ve yüzde 9 zorunlu karşılık olarak dağılıyormuş. Pasif tarafında ise yüzde 53 mevduat, yüzde 14 bankalara borçlar ve yüzde 12 özkaynaklar geliyormuş. 3 sene içinde yani Haziran 2017’de ise sektörün aktif büyüklüğü tam yüzde 62 artmış ve 2 trilyon 972 milyar TL olmuş. Ancak her kalem aynı oranda artmamış. Örnek olarak geçen 3 sene içinde sektörün toplam mevduatı yüzde 61, krediler ise yüzde 71 artmış. Özsermaye ise bu dönemde yüzde 54 artmış. Bu sebeple de 2017

        Haziran itibarıyla sektörün aktif tarafı yüzde 65 kredi, yüzde 12 menkul kıymet ve yüzde 7 zorunlu karşılık olarak dağılırken, pasif tarafında mevduatın oranı değişmeyerek yüzde 53’te kalırken, bankalara borçlar yüzde 19’a çıkmış.

        Demek ki sektör; son 3 yılda aktif büyüklük olarak (ortalama her yıl yüzde 20) enflasyonun üzerinde ciddi büyüme göstermiş. Bu büyüme sonucunda ortaya çıkan kaynağın da “daha fazla kısmını krediye” ayırmış. Peki daha fazla kredi vermek için fonu nereden bulmuş? Akla ilk gelen cevap mevduat, ama ondaki artış kredi stokundaki son 3 yılda yaşanan hızlı yükselişi karşılayacak gibi değil. Bankalar aradaki bu makası yurtdışı bankalardan borçlanarak ve tahvil ihraçlarıyla sağlamış.

        Son dönemde artan yurtdışı bankalardan borçlanmada öne kim çıkmış? 2015 sonunda sektör yurtdışı bankalardan 297 milyar TL borçlanmış. Bunun aslan payı yüzde 30’ar paylarla yabancı ve özel bankalara aitmiş. Kamu bankaları ise yurtdışı bankalardan sadece yüzde 19’luk bir borçlanma gerçekleştirebilmiş. 1.5 sene sonra sektörün toplam yurtdışı bankalardan borçlandığı miktar yüzde 24 artmış. Burada yine aslan payı yüzde 31’le özel, yüzde 29’la da yabancı bankalara gitmiş. Kamu bankalarının oranı ise yüzde 18’e gerilemiş. Buradan da anlıyoruz ki; mevduat artışı yetmeyince pasif tarafına eklenen yeni fonlarda ilk sırayı alan “yurtdışı bankalardan borçlanma” kaleminde aslan payı yabancı bankalar ve özel bankalarda.

        Şimdi gelelim analizimin ikinci kısmına... Verilen krediler en çok hangi segmente gitmiş?

        2014 Haziran verilerine göre Türk bankacılık sektöründe “Ticari ve Kurumsal Krediler” kaleminin toplam içindeki payı yüzde 44’müş. Tüketici kredileri yüzde 29, KOBİ kredileri de yüzde 27. 2017 Haziran itibarıyla bu tablo şöyle değişmiş: Ticari ve kurumsal krediler yüzde 52, tüketici kredileri yüzde 24, KOBİ kredileri de yüzde 24 seviyesinde. Bir başka ifadeyle son 3 yılda yüzde 60 artan toplam kredilerde aslan payını alan ticari ve kurumsal krediler, mevcut payını 8 puan artırırken en az tüketici kredilerinin payı arttı. Son analiz olarak da şunu ekleyelim: “Geçen 1.5 yılda kamu bankaları bilançolarını % 26 büyütürken, özel bankalar yüzde 19, yabancı bankalar ise yüzde 18.5 büyütmüş.”

        RESİM BU...

        Kamu bankaları bilançolarını agresif şekilde büyütüyor. Ancak bu büyüme kamu bankalarında, yurtdışı borçlanma ve tahvil ihracı yerine daha çok mevduat artışıyla geliyor. Diğer gruplardaki bankalar ise mevduat ve diğer opsiyonları daha dengeli kullanmak şartıyla muhafazakâr bir şekilde büyüyor. Pasif tarafında kamu bankaları toplam kredi portföyünde daha agresif artıyor, kredi pazarında da ticari kredilerin lehine tavır alıyor. Diğer bankalar ise pasiflerindeki kredi oranını sabit tutmaya çalışıyorlar.

        Eğer daha fazla kredi verilmesini ve bunun mevduat yarışına dönüşmemesini istiyorsak, önce mevduatların da kredi stoku kadar artmasını sağlamaya çalışmalıyız. Diğer taraftan da kredi iştahının bütün sektöre eşit dağılması, mevduat yarışı baskısını azaltacaktır. Son olarak da mevduat dışı fon yaratma konusunda bütün sektörlerdeki bankaların çaba harcamaya devam etmesi gerekiyor.

        Bu vesileyle 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın yıldönümünde, Mustafa Kemal Atatürk ve şehitlerimizi saygıyla ve rahmetle anıyorum.

        Diğer Yazılar