Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kafanız karıştı değil mi? Şimdi içinizden şunu geçiriyorsunuz tahmini: “Türkiye’de enflasyon % 11’i aştı, yazar üzerine daha fazla enflasyon mu bekliyor acaba?” Rahat olun. Enflasyonun Türkiye’de daha fazla yükselmesini beklemiyorum. Zaten yeterince yüksek ve bundan sonrası normal şartlarda beklenen bir gelişme değil.

        Yukarıda bahsettiğim “yaklaşan enflasyon kaygısını” ABD için yazdım. İyi de biz kendi enflasyon sorunumuzu aştık da ABD’nin halihazırda yüzde 2’ye ulaşmayan TÜFE’sini mi dert etmeye başladık? Maalesef etmek zorundayız. Ama önce bu hafta açıklanan bazı verileri sizinle paylaşayım.

        ABD’de FED’in enflasyon diye takip ettiği endeks “Kişisel Tüketim Harcamaları Deflatörü/PCE” yıllık yüzde 1.4 seviyesinde. FED’in buradaki hedefi yüzde 2 ve bu endeks yılbaşında yüzde 2.2 ile 5 yılın zirvesine çıkmışken o günden beri gerilemekte. Bu sebeple de ABD’de faiz artırımı sürecindeki FED’in kafası karışık ve “Enflasyon düşüyor, ben faiz artırıyorum” diye düşünüyor.

        FED’in bu PCE deflatörünü artıracağını düşündüğü ve bu sebeple yakından takip ettiği istatistiklerden biri de “çalışanların haftalık maaş artışları”. Bu istatistik eylül ayı için dün açıklandı. ABD’de ortalama maaşlar eylül ayında yüzde 0.5, yıllık da yüzde 2.9 artmış. Bu oran son 7-8 yılın en yüksek yıllık maaş artışı. Ayrıca yine eylül ayı verisine göre ABD’de işsizlik yüzde 4.2’ye inmiş ki bu da son 16 yılın en düşük işsizlik oranı.

        Eğer FED beklentilerinde haklıysa; istihdam piyasasındaki bu toparlama çalışanların maaş artışlarına da yol açtıysa, bir sonraki gelişme ABD’de enflasyon artışı olacaktır. Bu da FED’in faiz artışlarına devam etmesi, ABD Doları’nın değerinin dünyada artması ve ABD faizlerinin yükselmesi anlamına gelir.

        ‘HÂLÂ ANLAMADIM BUNDAN BİZE NE?’

        Küresel piyasalarda barometre hâlâ ABD Doları ve ABD faizleri. Dolayısıyla orada yön yukarıya dönünce ister istemez başta gelişen piyasalar olmak üzere diğer piyasalarda da faizlerde yükseliş, kurlarda değer kaybı yaşanıyor.

        Nitekim yukarıda bahsettiğim olaylar olurken biz dahil bütün gelişen piyasalarda satış vardı. İçeride Türk Lirası’nda 3.63 seviyesi test edilirken, diğer gelişmekte olan ülke kurlarında satış vardı.

        Yine içeride 10 yıllık tahvilde yüzde 11.10 ile son 5 ayın en yüksek seviyesi görülürken diğer gelişen ülkelerin tahvillerinde de satış görüldü.

        PEKİ, BUNDAN SONRA NE OLACAK?

        Anlaşılan o ki (eğer ABD verileri yanlış sinyal vermediyse) bundan sonra doların küresel ölçekte değer kazandığı, faizlerin de (özellikle 10 yıl ve daha uzun vadeler) yükseldiği günler başlayacak. Bu tabii ki bizim gibi gelişen ülkeler için iyi haber değil.

        Ancak... Türkiye özelinde baktığımıza hem TL’nin ABD doları karşısında (diğer gelişen ülke kurlarına göre) zaten oldukça zayıf ve satış yemiş olduğunu görüyoruz.

        Türk tahvillerinin de zaten yüzde 11-12 bandındaki seviyesi benzer şekilde oldukça yüksek. Bu sebeple bizim FED ve ABD kaynaklı duyacağımız endişe diğerlerine göre daha az olacaktır. Ancak tek şartla; yolun yeniden kaygan ve hava şartlarının bozduğunu görerek başta bütçe olmak üzere elimizdeki makro verileri çok zorlamamak kaydıyla.

        Büyümede gelebilecek ekstra 1 puan için hem cari açık hem de bütçede oluşabilecek zorlanmalar yeni küresel şartlarda bizi tahminimizden fazla üzebilir.

        Diğer Yazılar