Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Herkesin gözü kulağı yeniden döviz piyasasına kaydı. Dün akşam saatlerinde Dolar/Türk Lirası en yüksek 3.84’e kadar çıktı. Son bir hafta içinde Türk Lirası’nın ABD Doları karşısında değer kaybı % 5’i buldu. Bu seviye ocak ayından beri gördüğümüz en yüksek rakam. Gergin olan sadece kur tarafı değildi. 10 yıllık tahvil faizlerinde de yüzde 12’nin üzerine çıkıldı. 1 hafta içinde 10 yıllık tahvil faizleri 40 baz puandan fazla yükseldi. Bu ne demek? Şu demek: “10 yıllık Türk tahvilleri hiç bu kadar yüksek seviyeden fiyatlanmamıştı.” 2 yıllık tahvil faizleri ise yüzde 13 seviyesine yükseldi. Bu da 2 yıllık Türk tahvillerinde 2009’dan beri görmediğimiz bir seviye.

        Kısaca bu hafta Türk piyasaları için işler hiç de istendiği gibi gitmedi.

        Gelin konunun sağını solunu anlamak için bazı sorular sorup cevaplarını araştıralım..

        Yurtdışı kötü, Türk varlıkları ondan negatif etkilendi.

        Doğru. Geçen hafta içinde ABD Doları’nın seviyesini belirleyen dolar endeksi yüzde 1.5 kadar yükseldi. Ayrıca ABD tahvil faizlerinde de sert yükselişler gördük. Kısa tarafta, 2 yıllık ABD tahvil faizlerinde cuma itibarıyla gelinen seviye yüzde 1.60’lar. Burası aynı Türk tahvillerinde olduğu gibi son 9 yılın en yüksek seviyesi. Ancak ABD tahvillerinde endişe kaynağı olan 10 yıllık tahvillerde son 7 ayın zirvesi olan yüzde 2.45’lerin test edilmesi oldu. Demek ki bize gelen satışın bir kısmının sebebi ABD kaynaklı.

        Diğer ülkeler de ciddi satış yedi.

        Kısmen doğru. Bloomberg gelişen ülkeler kur endeksi, ABD Doları karşısında geçen hafta yüzde 2’ye yakın değer kaybetti. Ancak haftanın en fazla kaybettireni yüzde 5’e yaklaşan kaybıyla TL’deydi. Bize en yakın kaybın yaşandığı ülke ise yüzde 3.5 ile G Afrika ve yüzde 3 ile Brezilya oldu. Bir de işe tahvil faizleri tarafından bakalım. 10 yıllık tahvillerde yaşanan 40 baz puanlık yükseliş burada da Türkiye’yi en fazla satış yiyen ülkeler arasında 1. sıraya koydu.

        FED Başkanı tartışmaları küresel satış getiriyor.

        Doğru ama eksik. Yellen’in Trump tarafından başkan atanmayacağı belli oldukça yerine konuşulan isimler, yani Taylor ve Powell piyasalar tarafından şahin olarak adlandırılıyor. Bir başka ifadeyle yeni başkan adaylarının, FED politikalarının daha hızlı faiz artırımları getirmesinden endişe ediliyor.

        Peki niye eksik? Konu sadece FED başkanı olayı değil. ABD üçüncü çeyrek büyümesi de % 3 ile beklenenden iyi geldi. ABB son iki çeyrektir yüzde 3 büyüyor. Ayrıca Trump çok tartışılan vergi indirimi yasasını meclisten geçirecek gibi görünüyor. Bütün bu gelişmeler de piyasada “güçlü dolar, yüksek dolar faizi” algısını artırıyor.

        Peki Türkiye neden diğerlerinden fazla ayrışıyor?

        Gelişen ülkeler arasında en yüksek faizi ödüyoruz; TCMN faizi yüzde 12.25, tahvil faizleri yüzde 12-13 bandında. En düşük bütçe açığı bizde. En yüksek büyüme oranlarından biri de bizde. En kuvvetli bankacılık sektörü olan ülkelerden de biriyiz. Ayrıca en düşük kamu borcu ve en düşük hane halkı borçluluk oranlarından biri de bizde.

        Ama sorun şu ki “piyasada şu an bunlar geçer akçe olarak kabul edilmiyor”. Türk varlıkları şu an tamamen algı üzerinden fiyatlanıyor. Bu algı da ekonomiden ziyade eko-politik çerçeve üzerine oturmuş vaziyette. Buna kızabiliriz, isyan edebiliriz ama durum bu.

        Diğer Yazılar