Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu hafta açıklanan veriye göre, OECD ülkeleri arasında 2017 3. çeyrekte yüzde 11’lik büyümeyle en yüksek oranı yakalayan ülke Türkiye olmuş. Business HT’nin araştırmasına göre Türkiye’nin 3. çeyrek büyümesine en yakın sonuçlar yüzde 6.8’le Çin ve yüzde 6.3’le Hindistan’da yakalanmış. Yılın ilk 9 ayı sonunda Türkiye ekonomisi yüzde 7.5’lik bir büyüme patikasını tutturmuş vaziyette ve sene sonunun da yüzde 7’ler civarında bitmesi bekleniyor.

        Şimdi bu rakamın arkasından akla gelen soruların bir kez daha üzerinden geçelim.

        - Hangi sektörler büyümede lokomotif görevinde çalışıyor?

        Üretim bazlı sektörlere baktığımızda 3. çeyrekte rekor büyüme yüzde 20’lik artışla hizmetler ve yüzde 18’lik artışla inşaat sektöründe. Bu çeyrekte istenilen katkıyı veremeyenler yüzde 2.8 büyümeyle tarım ve yüzde 5.8 daralmayla finans. Sanayideki büyüme ise yüzde 14.8’de. 3 çeyrek toplamı diye bakarsak, 9 ayın kazananları, sırasıyla hizmetler, inşaat ve sanayi. Kaybedenleri ise gayrimenkul, tarım ve finans.

        - Harcama yöntemiyle baktığımızda hangi kalemler öne çıkıyor?

        Yıl sonu tahmin edildiği gibi yüzde 6.5-7 seviyesinde bir büyüme gelirse, bunun 2.5 puanı hane halkı harcamalarından, yüzde 2.5’i yatırımlardan, yüzde 1.5’i net dış ticaret (ihracat-ithalattan) ve yüzde 0.4’ü de kamunun tüketiminden gelecek. Bir başka ifadeye 2017’de yüzde 7’lerdeki büyümeyi hane halkı harcamalarına ve yanında gelen kamu yatırımlarına borçluyuz. İhracatta bunlar destek olmuş.

        - KGF kredileri 2017 büyümesinde ne kadar etkili oldu?

        Çok etkili oldu. Kasım ortası itibarıyla toplam 220 milyar TL’lik Kredi Garanti Fonu kapsamında reel sektöre kredi kullandırıldı. Bu kredilerin yoğun kullanıldığı imalat sanayii ve hizmetler sektörünün katkısı (ilk soruda) ve harcama tarafından baktığımızda da hane halkı harcamaları (ikinci soruda) zaten KGF’nin büyümedeki önemini ortaya koyuyor. Birçok analistin, KGF’nin endirekt yıl sonu büyümesine katkı payı olarak 1.5-2 puan arasında bir rakam telaffuz ettiğini duyuyoruz.

        - 2018 büyümesi de bu seneki kadar yüksek olabilir mi?

        Zor. Orta Vadeli Program’da 2018 büyümesi için konulan hedef yüzde 5.5. Ancak analistlerin 2018 için büyüme beklentileri yüzde 3.5-4.5 arasında. 2017’deki bu yüksek büyümenin ardından 2018’de hız kesmesini bekleyenlerin sıraladıkları sebepler şu şekilde: KGF kredileri 2018’de artmayacak, 2017’de hane halkı harcamalarını coşturan KDV, ÖTV gibi vergi indirimleri olmayacak ve kapasite kullanım oranının yüksekliğine rağmen stok tutulmadı ve özel sektör yatırımları yeterince artmadı. Ben de bu tespitlere katılıyorum. AB pazarının toparlıyor olması ve ABD gibi yeni keşfettiğimiz pazarların da ihracatımıza 2018’de pozitif katkı sağlayacağını düşünmekle beraber önümüzdeki yıl büyümenin yüzde 4’lerin üzerine çıkmasının zor olduğunu düşünüyorum.

        - Merkez Bankası ne yapacak?

        Bu da en can alıcı, bonus soru! TCMB, ısınan bir ekonomi ve iç talebin arttığı, fiyat baskısı yarattığı bir durumla mı karşı karşıya? Bunun cevabı “evet ve hayır”. Evet; ilk 3 çeyrek durum tam da soruda bahsedildiği gibiydi. Hayır; bu yılın son çeyreği ve önümüzdeki yıl bu durumun devamı beklenmiyor. Peki TCMB yüzde 13’ü bulan enflasyon ve yüzde 7 büyüyen ekonomisiyle mevcut para politikasına devam etmeli mi? Merkez’in dikte ettirdiği faizin etkisinin iyice azaldığı, piyasanın bu faiz oranından azade bir seviyede tahvil piyasasında bir plato oluşturduğunu görüyoruz. Üstelik enflasyon beklentileri de iyiden iyiye bozuluyor. TCMB piyasaları aslında bu amaçla kullanmaması gerekirken kendi tercihinden dolayı GLP (Geç Likidite Penceresi) adı altında yüzde 12.25 ile fonluyor. Şimdi de “Bu oran düşük mü kaldı?” diye sorgulanıyor. Bence sorun faizin düşük kalması değil, adının bir kararlılık göstergesi olarak politika faizi ol(a)mamasından kaynaklanıyor!

        Diğer Yazılar