Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Rekorlarla başladı 2018. Küresel piyasalarda rekor üstüne rekor kırılıyor. ABD’deki 3 büyük borsa endeksi Dow Jones, S&P 500 ve Nasdaq tüm zamanların en yükseğinde; Avrupa’da Almanya’da Dax, Türkiye’de BIST 100, Hindistan’da Sensex, Hong Kong’da Hang Sen, Brezilya’da Bovespa endeksleri tüm zamanların rekorlarını geçtiğimiz hafta gördüler. Küresel hisse senetlerinin değeri ülkelerin toplam GSYH’sinin de üzerine çıkıp 80 trilyon doları aşmasına rağmen hisse senedi tarafında parti yakın zamanda bitecekmiş gibi gözükmüyor.

        Küresel Bank of Merrill Lynch analistleri son 2 yılda toplam % 35 yükselmiş olan S&P 500 endeksinin bu sene de yüzde 12 yükseleceğini iddia ediyor. Diğer yandan Nasdaq endeksi 2000’li yıllarda yaşanan “dot.com” balonu seviyesinden yüzde 50 daha yükselmiş durumda ve endeksin içindeki, piyasa değeri 700 milyar doları aşan şirketler arasına Apple ve Google’dan sonra yakın zamanda Amazon da katıldı. Gelişen ülkelerin seçilmiş hisse senetlerini takip eden Morgan Stanley Gelişen Piyasalar Endeksi ise 2008 krizi öncesi rekor seviyesinin sadece % 5 altında. Bu endeksin yılın daha ilk ayı bitmeden yüzde 8’lik getiri sağladığı düşünülürse burada da rekor yakındır.

        HİSSE SENETLERİ NEDEN YÜKSELİYOR?

        Elimizde 3 argüman var:

        1- 2011 yılından sonra küresel büyüme anlamında en iyi seneyi 2018’de yaşayacağız. IMF’nin küresel büyüme için yaptığı yeni yukarı yönlü revizyon sonrası 2018 için dünya genelinde beklenen büyüme yüzde 3.9. ABD için yüzde 2.7, AB için de yüzde 2.2. Bu oranlar son 8 yılın en iyi oranları.

        2- Şirketlerin kârlılıkları beklenenden daha iyi gidiyor. ABD’de ortalama şirket kâr artışlarının yüzde 10’ların altına inmiyor olması, Türkiye’de bankacılık sektöründe ortalama kâr atışının yüzde 25-30’larda, sanayi tarafında ise yüzde 50’lerde olması bunlara birer örnek.

        3- ABD’de yakın zamanda açıklanan “vergi indirimleri” şirketler cephesinde bir heyecan uyandırdı. ABD’nin kurumlar vergisini yüzde 25’e indirmesi Davos’taki Dünya Ekonomi Forumu’nda yapılan tartışmalara bakıldığında diğer ülkeleri de alarma geçirmiş gözüküyor. Vergi indirimleri ve benzer teşvikleri şirket kârlılıklarına olumlu etki ediyor.

        Bu durum değişmediği sürece belli ki hisse senedi yatırımcıları bu rüzgârın peşinden gitmeye devam edecek. “Rüzgârın hızını ne kesebilir?” diye baktığımızda önümüze iki konu çıkıyor: ABD Doları’nın aşırı değersiz oluşu ve ABD tahvillerinde başlayan yükselişin hızlanması.

        ABD Doları’nın gelişmiş ülke kurları karşısında değerini belirleyen dolar endeksi son 3 yılın en düşüğüne geriledi. FED’in geçen seneki 3 faiz artışı ve bu seneki tahmini 3 artışa rağmen dolar endeksi geriliyor. FED bilanço küçültüyor, ABD ekonomisi yüzde 2.7 ile son 7 senenin en iyi büyümesini göstermesine rağmen bu ABD Doları’nın değer kaybını engelleyemiyor. Birçok analist bu durum için endişelenmeye başladı. Bir noktada ABD Doları yeniden (makul olduğu üzere) değer kazanmaya başlarsa yukarıda bahsettiğimiz parti için sıkıntı verebilir. Diğer konu ise ABD tahvil faizlerinde yıl başından itibaren hızlanarak devam eden yükseliş. Petrolün 70 dolara kadar yükselmesi ve küresel aktivitenin de artmasıyla enflasyon beklentileri kıpırdanmaya başladı. Bu kıpırdanma ABD tahvil faizlerinin uzun tarafında son derece kısıtlı fiyatlandı. İşte diğer endişe de bu: 10 yıl ve ötesindeki ABD tahvil faizlerinin hızlı şekilde yükselme ihtimali.

        Sanırım 2018’in en fazla kazananı yine hisse senedi tarafı olacak. Belli ki küresel ekonomilerdeki toparlama, hisse tarafını uzun süre daha destekleyecek. Ancak diğer piyasalar için aynı derecede olumlu düşünmüyorum.

        Diğer Yazılar