Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yaşlı ağaçların göğü sarmaladığı, uzaktan denizin görüldüğü, güneşin denizin üstüne batmakta olduğu bir akşamüstü... Çocuğun sağlıklı, en yakın arkadaşınla birlikte oturduğun bankın önünde, parkta oynuyor. Gülüyor. Bundan daha güzel bir an olabilir mi hayatta? Bilmem. Benim mutluluk tanımım için bunlar yeterli: Büyük ağaçlar, mutlu çocuklar, birlikte susabileceğin bir arkadaş ve deniz kokusu... İnsan kendi mutluluğuna nazar değdirebilir elbette. Ya da nazar değildir o değen. Çocuğunun alerji testlerinde çıkmayan bir inek sütü alerjisi olabilir. O gece, gündüz yediği biraz fazlaca dondurmaların tetiklemesiyle sabaha kadar kulak ağrısından uyuyamamış, beni ve babasını da uyutmamış olabilir... Hayat bu, hepsi mümkün.

        Uzay’ın küçüklüğünden beri tekrarlayan bir kulak enfeksiyonu var. Genellikle kulağı ağrır, ateşi çıkar, doktora gider, antibiyotik alır, kulak durulur sonra birkaç ay sonra yine tekrarlar. Uzay beyaz tenli bir çocuk. Antibiyotiklerden bıkıp bol bol doktor değiştirerek ilerlediğim için son vardığımız KBB doktorunun ilk teşhisi buydu: “Bu çocuk alerjik bir yapıya sahip!” Öyle evet; alerjik çocukların çağını yaşıyoruz. Kandan ve ciltten yapılan alerji testlerinde herhangi bir sonuç çıkmıyor maalesef. Peki bu çocuk neye alerjik?

        ***

        Geçen sene okuduğum ve birkaç aydır Türkçe’ye çevirmekle uğraştığım nörolog Maya Shetreat Klein’ın kitabı, Uzay ve kulak enfeksiyonları konusunu çözme yolunda bana bir ışık tuttu. Bir kitabı okumak ayrı, çevirmek ayrı bir şey. Hiç bilmediğim kadar tıbbi terim öğrenmemin yanı sıra Maya’nın ısrarla altını çizdiği gizli gıda hassasiyetleri ve tekrarlayan enfeksiyonların alerjen tetikleyicileri hakkında herkese konuşup duruyorum. Şimdi bu nazar ile gıda alerjisi arasındaki yere “Dirt Cure” bakış açısından yaklaşarak antibiyotikten öte bir korunma sürecine girmem gerektiğinin farkına varışım da bu yüzden. Buradan sonra anlatacaklarım kitaptandır.

        Maya bir pediatrik nörolog. Kendisine sinir sistemine ait rahatsızlıklar (epilepsi, otizm spektrum bozuklukları gibi) ya da davranışsal bozukluklar (DEHB, anksiyete, öğrenme güçlükleri) gibi sorunlarla başvuran çocuk hastalıklarının ilk önce beslenmesini inceliyor ve tedaviye de buradan başlıyor. Maya’ya göre bağırsak sağlığı, vücudun diğer sistemlerinin sağlığı için en önemli koşul. Sinir sistemi ya da davranış sorunlarının bağırsakların dengesizliğinden kaynaklandığına inanıyor, bu yüzden epilepsisi olan çocuğun annesine çocuğun tuvalete çıkış sıklığını soruyor vs... Maya’ya göre her şey bağırsakta başlıyor. Bu görüşe sahip olan tek bilim insanı o değil tabii ki. Bilim insanları her gün bağırsak sağlığının beynin fonksiyonlarını ciddi bir biçimde etkilediğine dair bulgulara ulaşıyor.

        ***

        Şimdi dönüyorum Uzay’ın kulak ağrısına. Maya’nın çocukların beslenmesini düzenleme şeklinde iki tane olağan şüpheli var: “Süt ve gluten.” Bunlara dair saptanamayan hassasiyetler çocuklarda ciltte fısırdamalara, kabızlığa, tekrarlayan kulak enfeksiyonlarına ve davranış bozukluklarına yol açabiliyor. Kitaptan anladığım kadarıyla gıda hassasiyeti çocukta iç kulak dokularının şişmesine yol açıyor. Bu şişme ise kulak içindeki sıvı transferini zorlaştırıp sıvıların birikmesine ve biriken yerde de bakterilerin artmasına sebep oluyor.

        Antibiyotik verip bakterileri halletmek mümkün ama alerjenlerin tüketimi kesilmedikçe aynı döngü tekrarlanıyor. Maya’nın önerisi, olağan şüphelileri ilk başta bir aylığına tüketim dışı bırakmak. Eğer çocuktaki bulgularda düzelme oluyorsa gerçekten de bu gıdalara karşı hassasiyeti var demek oluyor. Aynı bilgiyi bir de “geleneksel Avrupa tıbbı uzmanı” olan Karin Kappller’den teyit ediyoruz. (Karin’in de sürekli kulağı ağrıyan bir kızı varmış ve süt ürünlerini beslenmeden çıkardıktan sonra bu şikâyeti kalmamış.)

        Biz şimdi o evredeyiz. Uzay bir ay boyunca süt ve süt ürünleri, ayrıca ekmek, poğaça gibi buğdaydan yapılma ürünler tüketmeyecek. Sabahları en sevdiği şey sütle yapılmış yulaf ezmesi ya da krep olan bir çocuk için zorlayıcı bir süreç. Yine de bebekliğinden beri gıda ve sağlık ilişkisini ona anlattığım için çok da fazla zorlanmıyor... Sütlü, unlu krebin yerini muzlu, yumurtalı krep, sütlü yulaf ezmesinin yerini ise suyla pişirilmiş meyveli yulaf ezmesi aldı...

        ***

        Kitapta Maya’nın altını çizdiği bir noktadan daha bahsedip konuyu kapatıyorum: “Yüzyıllardır insanlar tarafından tüketilen süt tek başına bir sorun değil aslında. Sorun gıdanın endüstriyelleşmesiyle başlayan sütü süt olmaktan çıkaran süreç. İneğin yaşantısından tutun da sütün işlemlendiği çeşitli metotlara kadar olan fabrikasyon öyküsü vücudumuzun bu gıdalara karşı hassasiyet geliştirmesinin yegâne sebebi. Tabiatın komplike örgüsüne müdahale ettiğimizde uzun vadeli sonuçların hepsini hesaba katamamış oluyoruz...”

        Diğer Yazılar