Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KAZ Dağları bu ülkenin talan edilmemiş bir avuç cennet köşesinden biri. Her yaz, sıcaklar arttığında, havasıyla, suyuyla, yeşiliyle serinlemek için birkaç gün kaçarım Kaz Dağları’na. Mehmetalan Köyü’nde bir kampa giderim. Telefonun çekmediği, internetin olmadığı, içinden buz gibi bir dere akan, zeytin, çam, çınar ağaçlarının ortasında, serin, taptaze bir vadide birkaç küçük ağaç ev, birkaç çadır... Mehmetalan Köyü’ne giden yol Zeytinli’den geçer. Adı üstünde, bu toprakların en büyük zenginliği, orada yaşayanların geçim kaynağı zeytin ve zeytinyağıdır. Gümüş yapraklarıyla pırıl pırıl parlar bölge yüzyıllık zeytin ağaçları sayesinde...

        Zeytin, Anadolu’nun altını... Türkiye istese dünyanın en büyük zeytin yetiştiricisi ülkesi olabilecek kapasiteye sahip. Zeytin ağacı seçici bir ağaç; öyle her yerde kolaylıkla yetişmiyor, iklim önemli... Zeytin, insan için de vazgeçilmez bir gıda. Refah seviyesi yükselen toplumlarda zeytinyağının tüketimi artıyor. Alternatifi olan yağlık bitkilerin çoğu GDO’lu üretime maruz kalıyor. Bu durum zeytini daha da kıymetli kılıyor. Türkiye 805 bin hektar zeytinlik alanı, 167 milyon ağacı ve 1 milyon 820 bin ton zeytin üretimi, 295 milyon dolar ihracatıyla İspanya, İtalya, Yunanistan, Tunus gibi ülkelerle zeytincilik alanında yarışabiliyor. Şimdilik!

        16 Haziran 2014 tarihinde Başbakanlık’tan TBMM’ye gönderilen “Elektrik Piyasası Kanunu ile Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”na göre 25 dekardan küçük sahalar artık “zeytinlik saha” sayılmayacak. Zaten kanun tasarısının adı da “zeytin”le değil, elektrik piyasasıyla başlıyor... Konunun odak noktasını ayrıca belirtmeye gerek var mı?

        Bu tasarıya karşı çıkanlar www. change.org/zeytinhayattir adresinde, (bu yazı yazılırken) 95 bin 359 imza topladılar... Neredeyse 100 bin kişi tarafından imzalanan metinde belirtilenler şöyle:

        Söz konusu değişiklikler zeytinlik alanlarına telafisi imkânsız ve geri dönüşü olmayan zararlar verecektir.

        Madra ve Kaz Dağları’yla Kuzey Ege’den başlayan ve Muğla’ya kadar uzayan zeytinlikler, orman arazileri ve yaban alanları tahrip edilecektir.

        Yeşile, toprağa ve suya verilecek zararlar, bölgelerin ana geçim kaynağı olan zeytin ve turizm gelirine darbe vuracaktır.

        Aynı tasarı daha önce 2006 ve 2009’da Meclis Araştırma Komisyonlarında hatta Genel Kurul’da tartışılmış ve mevcut kanunun korunması kararı alınmıştır.

        Geçerli 26.1.1939 tarih ve 3573 sayılı kanundaki zeytinlikleri koruma maddeleri bilimsel nedenlere dayanmaktadır.

        Dünya zeytin üretiminin yüzde 70 civarını sağlayan Avrupa Birliği ülkelerinde, zeytinlik alanları koruma altında olup UNESCO tarafından “dünya mirası’’ kabul edilmesi çalışmaları sürmektedir

        AB ülkelerinde “zeytin yetiştirilen parsel’’ tanımı 1 dekardır. Yani 1 dönümlük zeytinlik “zeytinlik sahası’’ olarak kabul edilmektedir. Yeni tasarıdaki en az 25 dekarlık “zeytinlik sahası’’ tanımı, hem AB tanımlarına hem de ülkemizdeki ortalama zeytinlik ölçüsüne uymamaktadır.

        500.000 zeytinci ailesinin tamamı, zeytincilikle ilgili STK ve diğer organizasyonlar bu tasarıya karşıdır. Konuyu inceleyerek gündeminize gelecek 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’daki değişikliklerin reddedilmesi veya geri çekilmesini rica ederiz.

        Ben ilkokuldayken bize gururla öğretilen bir fikir vardı: “Türkiye gıda bakımından dünya üzerinde kendi kendine yetebilen sayılı ülkeden biridir. Artık böyle bir bilginin geçerliliği kalmadı. Tarıma vurulan darbeler ve çiftçiyi şehre göç ettirme politikası, son yıllarda acımasız bir şekilde ve artarak sürüyor...

        Şekerpancarına, tütüne, buğdaya, fındığa kota koyan; bunların dünya üreticisi olabilecekken ithal etmeyi seçen, hatta bunları ikame etmek için yurtdışından glikoz şurubu gibi zehirler satın alan bir saçma mantığın içindeyiz. Sıra zeytine mi geldi? Zeytinlikleri imara ve madenlere açıp zeytinden geçinen 500 bin aileyi maden işçisi yapmak mı amaç? Ölmez ağacının ve onun bu topraklardaki yüzlerce yıllık iyiliklerinin hiç mi hatırı yok?

        Diğer Yazılar