Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çocuklara duygusal aynalama yapmak diye bir tabir var. Dil insanı yaratıyor, dünyayı anlamlandırmayı sağlıyor, eğer bir kavram dilinizde yoksa sizde de yok demek... İşte duygusal aynalama bu anlamda çocuklara duyguları öğretmenin bir yolu. Kendi duygularının farkında olan, onların kabul gördüğünü bilerek büyüyen insan, diğer insanlara karşı da empati geliştiriyor. Anlaşılma, ifade özgürlüğü ve olduğu gibi kabul edilme, çocuklarda hem kendilerine hem de dünyaya güven duymalarını sağlıyor...

        Biz çocukken duygusal aynalama filan yoktu. Arkadaşınla kavga ettin mesela, oyuncağını aldı elinden bir yere attı, üzgünsün, ağlıyorsun, annen yanına geldi: “Aman canım ağlayacak ne var, bir şey olmamış ki...” ya da “Sen de onunkini atsaydın...” ya da “Ben sana yenisini alırım canım, sen üzülme”... Bunlarla büyüye büyüye şunu öğrendik: “Kendimi üzgün hissediyorum ama annem bana bir şey olmamış diyor. Demek ki ben yanlış bir üzüntü içindeyim. Şu anki halimin hakikatte karşılığı yok. En yakınım, annem beni anlamadıysa ben haksız olmalıyım.” Doğru ya anne ya da baba kocaman insan; o yok diyorsa yoktur üzülecek bir şey.

        O zamanlar hayat mı daha kendiliğindendi, psikoloji bilimi mi bu kadar yaygın değildi ya da duygulardan haberleri mi yoktu bilmiyorum. Eleştirmiyorum da. Sadece bir tespit bu. O zaman öyleydi. Duygular sayılmazdı. Çocuğun mutlu, uslu, sessiz olanı makbuldü. Belki hâlâ biraz öyle. Biz de duygularımızı ifade etme alışkanlığı kazanmadan büyüdük. İfade olmayınca yabancılaşma başladı. Bu bizim normalimizdi.

        Yetişkin olunca, bir de anne olunca o zamana kadarki duygu ifadesizliğine tıpkı bir duvara çarpmış gibi çarpıyor insan. Seninle birlikte büyüyen, gelişen, her gün yepyeni bir şeyler öğrenen insan evladı henüz tornadan geçmemiş. Bal gibi yaşıyor bütün duygularını. Öfkeleniyor, neşeleniyor, üzülüyor, enerji doluyor... Bunları bedeninde yaşıyor, ama ne olduklarını bilmiyor. İşte burada büyüklerin görevi başlıyor. Duyguları tanıtmak, kabul etmek ve ifade etmesini sağlamak adına rehberlik etmek. E peki anne kendi duygularını tanımıyorsa ne olacak? O zaman iki seçenek var. Tanıdık, bildik duygu inkârı seviyesinde devam edip çocuğunu da böyle yetiştirmek bunlardan biri. Böylece çocuk birine öfkelenip bunu nasıl ifade edeceğini bilmediği için arkadaşlarına vuran bir zorbaya dönüşebilir. Bu sürpriz olmaz.

        İkinci seçenek, kendi duygu (ifadesi) eksikliğini algılayıp bununla ilgili çalışmak. Kişisel gelişim konusunda ilerlemek isteyene seçenek gırla. İster şiddetsiz iletişim eğitimi alın, ister terapiye başlayın (sanat terapisi, psikoterapi, EMDR vs.) ya da gönlünüze göre başka bir yol bulun. Hangisini seçerseniz seçin, duygularınızla tanışmaya başladıktan sonra hayat gerçekten başka bir yerden görünüyor. Duyguların ifadesi, onların varlığını kabullenme anlamına geliyor. Kendi duygusunu bilen bir insan, bir diğerini yargılamadan, suçlamadan önce empati kuruyor. “Şu anda hangi duyguyla konuşuyor?” sorusunu sorabiliyor.

        Diyeceğim o ki, arkadaşıyla kavga eden çocuğunuz ağlayarak size geldiğinde konu sizin için küçük ve üzüntüye değmeyecek bir şey de olsa onu anladığınızı ifade edin. Onun için bir çözüm bulmanıza, üzüntüsünü küçültmeye çalışmanıza ya da mantıklı bir tabana oturtmanıza gerek yok. “Arkadaşınla kavga ettiğin için üzülmüş görünüyorsun” deyin. Çocuk bu ifadeyle duygusunu isimlendirdi. Görüldüğünü ve bu haliyle kabul edildiğini algıladı. Biraz da sarılın sıkıca. Tamam işte. Başka bir teselliye gerek kalmadı.

        Not: Mevzu duygular olunca lügatimiz çok dar. Kızgınım, üzgünüm, mutluyumun ötesinde birçok duygu var. Bunlardan bazıları şöyle: Canlı, coşkulu, dingin, güvende, rahat, sevecen, sabırsız, umutlu, şefkatli, meraklı, memnun, hevesli, heyecanlı, huzurlu, istekli, hassas, sakin, şaşırmış... Bunlar ihtiyaçlarımız karşılandığında hissettiğimiz duygulara örnekti, bir de ihtiyaçlarımız karşılanmadığında hissettiklerimiz var: Alıngan, asabi, bıkkın, çaresiz, perişan, sinirli, üzgün, yalnız, tedirgin, rahatsız, incinmiş, endişeli, küskün, mahcup, utanmış...

        Diğer Yazılar