Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şeker aslında neredeyse bütün yiyeceklerde bulunan bir karbonhidrat. Beslenmedeki anlamı enerji vermek. Mağara insanlarının yaşadığı dönemde kalsaydık, onların aldığı miktardaki şekerin vücudumuz üzerinde yıkıcı bir etkisi olmayacaktı. Sadece mevsiminde, sınırlı miktarda meyveden şeker tüketebilecektik. Oysa günümüzde neye elimizi atsak içinde şeker var. Şeker ya da türevleri gıda endüstrisi tarafından neredeyse her üründe kullanılıyor.

        ASLAN PAYI ÇOCUKLARIN

        Geçen hafta sağlık bakanı Recep Akdağ, Türkiye toplumunun 3’te birinin obez, 3’te birinin de fazla kilolu olduğunu söyledi. Anlaşılan o ki Batı dünyasını uzun zamandır pençesine alan fazla kilo ve buna bağlı hastalıklar salgını yaygınlaşıyor... Bunda hareketsiz yaşam tarzımızın yanı sıra aşırı şeker tüketiminin de rolü olduğu gayet net...

        Şeker tüketimindeki aslan payıysa çocuklara ait. Çünkü işlenmiş gıdaların neredeyse tümünde bulunan şeker eğer bilinçli olarak beslenme dışı bırakılmazsa en çok çocukları kendine çekiyor. Kahvaltılık gevreklerden ketçap ve meyveli yoğurda, paketli meyve suyu ve gazlı içeceklerden pastane mamullerine kadar uzanan yelpazeyi tüketen çocuklar günlük kalori ihtiyaçlarının neredeyse yüzde 40’ını şekerli şeylerden alıyorlar. Bu boş kaloriyi tüketmek onları gelişimleri için gerekli olan besin değeri yüksek gıdalardan alıkoyuyor.

        Öte yandan eskiden yetişkinlere özgü olduğu düşünülen birçok hastalık şimdilerde çocuklarda da görülmeye başlandı. “Bunların arasında yüksek kolesterol, karaciğer yağlanması, tip 2 diyabet de var” diyor araştırmalar.

        Şekerin uyuşturucuya benzemesi bir metafor değil, hakikat. Fareler üzerinde yapılan bir deney var. Bu deneyde bir grup fareyi önce kokaine alıştırıyorlar. Biliyorsunuz kokain yüksek düzeyde bağımlılık yapan bir uyuşturucu. Bu fareleri daha sonra da şekerli suya alıştırıyorlar. Bir süre sonra farelerin önüne günler boyunca farklı kaplarda, farklı yerlere şekerli su ve kokainli su koyuyorlar. Kokain bağımlısı fareler şekerli suyu tercih ediyor.

        Şekerin uyuşturuculara benzeyen diğer özellikleriyse şunlar:

        - Şeker de tıpkı diğer uyuşturucular gibi beynin ödül merkezindeki dopamin salımını harekete geçiren bir özelliğe sahip.

        - İnsanlar ve farelerin şekere karşı geliştirdikleri tolerans sürekli artar. Tatmin olabilmek için hep daha fazla miktarda şeker tüketmeleri gerekir.

        - Hem insanlar hem de hayvanlar beslenmelerinden şekeri ani bir şekilde çıkardıklarında yoksunluk semptomları göstermeye başlarlar.

        - Obezite hastaları, kişisel ve toplumsal sonuçlarına katlanmak pahasına yüksek miktarlarda sağlıksız yemekler yemeye devam ederler. Bu, tam bir bağımlı davranışıdır.

        KISIRDÖNGÜ OLUŞUYOR

        60’lı yıllarda yapılan çalışmalarda görüldü ki söz konusu şekere erişmekse, içgüdüsel olarak duvar kenarlarında ve köşelerde hareket eden fareler, içgüdülerine kulak tıkayıp kafeslerin ortalarına geliyorlar. Sınırsız miktarda şekere erişebildikleri takdirde, tüm biyolojik sınırların ötesinde bir iştahla, kapasitelerinin çok üstünde şeker tüketmeye çalışıyorlar. Ne kadar çok tatlı yersek o kadar daha çok tatlı yemek istiyoruz. Çocuklara şeker verirsek daha çok şeker talep ediyorlar. Bu da onları içinden çıkılmaz bir döngüye sokuyor ve yalnızca şekerli şeyler yemek istemeye başlıyorlar...

        Şeker ve türevleri

        ŞEKER artık sadece şeker değil. Endüstri sağolsun, yüksek miktarlarda şeker tüketmemiz için elinden geleni yapıyor. Tabii bunun onun için de verimli olması gerek, bu yüzden şekere benzeyen ve şekerden çok daha ucuz olan şeyler ortaya çıkarıyor ve onlara farklı farklı isimler vererek tüketicinin algısıyla oynamaya çalışıyor. Bunlar arasında glikoz, sükroz, maltoz, mısır şurubu, invert şeker, fruktoz, castor şekeri, bal, karamel, kristal fruktoz, nişasta bazlı şeker, şurup, glikoz-fruktoz şurubu, yüksek fruktozlu mısır şurubu var.

        Sağlıklı bir nesil yetiştirmek istiyorsak onları doğduklarından itibaren işlenmiş şekerden uzak tutmak gerektiği aşikâr... Bu hızla işlenmiş gıda tüketmeye devam edersek ne savaşlara ne de depremlere gerek kalacak. Bu organizma kendini zaman içinde imha edecek.

        Diğer Yazılar