Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Michel Odent yeni kitabında, bebeklerin doğum şekillerinin, gelişimsel hastalıklar, psikolojik problemler ve bağımlı davranışlardaki artışın sebeplerinden olabileceği teorisini ortaya attı

        MICHEL Odent 21 dile çevrilmiş 14 kitabın yazarı olan bir doktor, doğum araştırmacısı ve primer sağlıkla ilgili tüm araştırmaların toplandığı bir bilgi bankasının kurucusu (Primal Health Database.) Birkaç sene önce Doğal Doğum Kongresi için İstanbul’a geldiğinde ‘Plastik Çağında Doğum’ adlı kitabı hakkında röportaj yapmıştık. Odent, doğum şeklinin ve seneler içinde doğuma yapılan teknolojik müdahalelerin insanlığın evrimsel gelişiminde nasıl etkiler yaratacağı üzerine düşünüyor ve yazıyor. Son kitabı da bu bakış açısının uzantılarından biri.

        Odent, kadınları ılık su havuzlarında acısız doğuma teşvik eden ve yeni doğan bebekleri annelerinin göğüslerine yatırmanın öneminden ilk kez bahsetmesiyle tanınan bir doktor. Yeni yayınlanan kitabı ‘The Birth of Homo, The Marine Chimpanzee’ bebeklerin doğum şekillerinin, gelişimsel hastalıklar, psikolojik problemler ve bağımlı davranışlardaki artışın sebeplerinden olabileceği teorisini ortaya atıyor.

        ‘DOĞAL SELEKSİYONU NÖTRALİZE ETTİK’

        Odent, tıbbi yolla gerçekleşen gebelikler, sezaryen doğum ve neonatal tıptaki gelişmelerin, gittikçe daha fazla sayıda normal şartta hayatta kalamayacak kadının doğum yapması ve yaşayamayacak bebeğin yaşamasıyla sonuçlandığına inanıyor. “Modern doğumun etkilerinden biri, geçmişte önümüze setler çeken doğal seleksiyon yasalarını devre dışı bırakması. Bu kanunları nötrleştirdik. Yani 20. yüzyılın başlarında doğal yollarla doğum yapamayan kadın ölürken, köydeki bir başka kadın kolaylıkla 12 çocuk doğurabiliyordu. Şu andaysa bir kadının sahip olabileceği bebek sayısı, fiziksel doğum yapabilme kapasitesinden başka faktörlere dayanıyor” diyor.

        Odent, kan uyuşmazlığı tedavisine ve ters doğumların sezaryen sayesinde tehlikeden arındırılmasına da değiniyor. Ters doğumların, modern sezaryen tekniklerinin gelişimiyle tehlikeli olmaktan çıktıklarını belirtiyor. Ters doğum genine sahip kadınların da aynı sayıda bebek sahibi olabilmeye başladıklarını ifade ediyor.

        Odent’in vurguladığı, fakat bilim çevrelerinde hâlâ tartışılan bir diğer konuysa sezaryen ve aşılama oranları ile otizm spektrum bozukluğu arasındaki ilişki. 2002 ve 2004 yıllarında elde edilen nüfus bazlı verileri kullanarak yaptığı vaka kontrollü çalışmalar, sezaryen doğum ile otizm arasında bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor. Endişelerini, aşılamada kullanılan sentetik oksitosine, sezaryen sayısındaki artışa ve rahim içerisindeki çevresel değişimlere odaklıyor. Bu faktörlerin bazılarının ya da tamamının, bazı vakalarda otizme genetik bir eğilimi tetikleyebileceğini öne sürüyor.

        SEVGİ HORMONU YOK OLUP GİDER Mİ?

        ODENT’İN dikkat çektiği bir başka konu da canlılarda kullanılmayan bedensel unsurların zamanla işlevini yitireceği bilgisi. Kolaylaştırılmış sezaryen ve müdahaleli vajinal doğumların yaygınlaşmasıyla dünyada birçok kadının, bebeklerini ve plasentayı doğururken salgılayacakları oksitosin hormonuna ihtiyaç duymadıklarını belirtiyor. Ve bu şekilde oksitosin vasıtasıyla doğum yapan kadın sayısı gittikçe azalıyor.

        “Oksitosin, doğumun ve emzirmenin en önemli hormonu olduğu gibi insanlar arası sosyalleşmede ve sevme kapasitesinde de büyük bir rol oynuyor. Bunu bilince bu duruma insanlık açısından bakmanın önemini anlıyoruz” diyen Odent, “3, 4, 5 nesil sonra oksitosin işlevini yitirirse insan uygarlığına ne olacak?” diye soruyor.

        MİCHEL ODENT’İN KİTAPLARI:

        ‘SEZARYEN’,‘Çiftçi ve Doğum Uzmanı’, ‘Primal Sağlık’ Türkçe’de basılmış olanlar. Yakında ‘Scienticifation of Love’ (Aşkın Bilimselliği) yayınlanacak diye biliyorum. Konuyu merak edenler için Odent’in diğer kitapları: ‘Birth Reborn’ (1984), ‘The Scientification of Love The Functions of the Orgasms: The Highways to Transcendence’ (2009), ‘Childbirth in the Age of Plastics’ (2011), ‘Childbirth and the Future of Homo Sapiens’ (2013), ‘Do we need Midwives?’ (2015), ‘The Birth of Homo, the Marine Chimpanzee’ (2017)

        İNSANOĞLUNUN GELECEĞİ

        MICHEL Odent bakış açısına yönelik eleştirilere de şöyle yanıt veriyor: “İnsanlar kısa vadede düşünüyorlar. Kısa vadeli perspektifte herkesin bebek sahibi olabileceğini söylediğimizde, bu pozitif bir algı yaratıyor. Ancak ben kısa vadeden bahsetmiyorum, insanoğlunun geleceği hakkında konuşuyorum.”

        Odent, her ne kadar bir doğum araştırmacısı olsa da kitaplarını hamile kadınlara yönelik yazmadığını, insanoğlunun geleceğiyle ilgilenen hatta mümkünse türlerin geleceği üzerine düşünmeye ilgili, bilimsel altyapıya sahip insanlara ulaşmak istediğini belirtiyor. Hamile kadınlaraysa zamanlarını çok daha iyi şeylerle, doğaya bakıp keyif almak ya da bebeklerini düşünerek şarkı söylemekle geçirmelerini öneriyor.

        Odent 1985’te emekli olduğundan beri kendini yazdığı kitaplara, araştırmalara ve dünyanın dört bir yanını gezerek doktor ve ebeleri eğitmeye adadı. Doğal doğum yaklaşımı yüzünden sempati toplamış bir insan olan Odent, geleceğe ve teknolojiye dair kuşkucu yaklaşımıyla bilim dünyası tarafından sıkça eleştirilmeye başlandı. Yine de bildiği yolda devam edeceğine ve alışılageldik olana yeni bakış açıları sunacağına hiç kuşku yok.

        Diğer Yazılar