Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GÜN geçmiyor ki ülkemizin yönetimindeki “erkeklerden” kadınlık üzerine bir söylem gelmesin... Kadının kaç çocuk doğuracağı, neresinden doğuracağı, kaç yaşında evleneceği, kimle gezeceği konularında her hafta yeni bir flaş açıklama... Doğum kontrolünün hainlik, anneliğin en kutsal kariyer sayıldığı bir jargon sürüp gidiyor... Konular dillere pelesenk olduktan sonra “Yok ben öyle demek istememiştim”ler de pek bir işe yaramıyor...

        Hal böyleyken iki seçenek kalıyor bize; ya “Bu saçmalıklara karnım tok” diyerek kulaklarımızı tıkayacağız ya da “Belki bunları duyup inanan da vardır” diyerek aksi görüşü dile getirmeye uğraşacağız...

        *

        Annelik bir kariyer değildir... Annelikten para kazanılmaz, annelikte terfi edilmez, kimse annesiniz diye size sigorta yapmaz ya da seneler sonra emekli maaşı vermez...

        Anne rolü, kadının yapabileceği her şeyin üstünü kaplamaz. Yani anne olmak kadının bir işlevidir ama kadın sadece bunun üzerinden tanımlanırsa burada ciddi bir küçümseme var olur...

        Annelik tatmin edici değildir. İnsan ya da hayvan tüm annelerin nihai hedefi hayata getirdikleri çocukların bir gün kendi yoluna gitmesidir. Dolayısıyla “sadece anne” olmaya adanan bir hayat eninde sonunda depresyona park eder. Çocuklar gidince geriye içi boş bir çuval kalır.

        Anneliğin bu kadar kutsanmaya hiç ihtiyacı yok. Her canlının var oluş kodlarında türünü sürdürmek vardır. İnsan olarak diğerlerinden ayrıldığımız nokta, türümüzü sürdürebilme kapasitemiz değil bunu tercih etmeme (doğum kontrol dediğimiz) seçeneğimizdir.

        Annelik (yansıtılmaya çalışıldığı gibi) yalnızca sevgi ve mutluluk düşlerinden ibaret değil, tükenme, yalnızlık, bolca endişe, suçluluk duygusuna da içrektir.

        Tüm kadınlara “Anne olun” baskısının sonucu, toplumun bütün sınıflarında yeterince sevilmemiş, iyi yetiştirilmemiş, ruhen ya da bedenen tek başına bırakılmış çocuklardır.

        *

        Kadın ile ilgili algıyı doğurma doğurmama eksenine indirgemenin alt metninde iki farklı niyet buluyorum:

        Birincisi kadını insani özelliklerinden soyutlayıp bir rol olarak anneliğe hapsetmek.

        Diğeri ise sınır tanımayan ekonomik büyüme ekseninde, daha çok çocuk “üretilip” bunların da hem “ucuz işgücü” hem de vahşi kapitalizmin devamını garantileyen “AVM müşterisi” olarak kullanımı...

        İşin garip yanı, çok çocuğa bu kadar kıymet veren bir anlayışın; esnek çalışma saatleri, doğum izninin artırılması, küçük çocuklara kreş desteği, babaların doğum izni kullanabilmesi gibi başlıklardan hiç bahsetmemesi...

        Diğer Yazılar