Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BÜYÜKŞEHİRDE yaşayan insan için sağlıklı kalmaya çalışmak bir mücadele. “Trafik, kalabalık, stres, hareketsizlik, işlenmiş gıdalar, inşaat gürültüsü, hava kirliliği, beton sıcağı, yeşilsizlik” gün geçtikçe daha fazla etki ediyor yaşantımıza. Hal böyleyken temeli sağlam atılmış bir beden sağlığını çocuklarımız için sağlamak da zorlaşıyor. Yukarıda saydığım unsurlardan bir tek hareketsizlik ve işlenmiş gıdalarla savaşabiliyorum kendi çapımda. Lakin dışarıdan hiç de destek görmezken, hatta köstek görürken bu savaşımda Don Kişot ve yeldeğirmenlerine benziyorum.

        Doğduğundan beri oğlumu paketli gıdalardan uzak tutmaya çalışıyorum. Kutuda meyve suyu, krakerler, cipsler filan derken başarılı oldum sayılır ama çikolata, şeker, bisküvilere gücüm tam da yetmiyor. Etiket hafiyeliği konusunda epeyce geliştim. Ne zaman paketli bir şey almaya mecbur kalsam etiketini didikliyorum. Çeşit çeşit katkı maddeleri arasında bana en korkunç gelenlerden biri NBŞ (glikoz, fruktoz şurubu veya mısır şurubu ya da nişasta bazlı şeker). Etikette bunu görürsem bizim oğlana, “Bu sağlığımız için zararlı, yiyemeyiz” diyorum. Hatta geçenlerde bir uçak seyahatinde servis edilen “ev usulü” kekin etiketinde yazdığı için Uzay’ı ağlatmak pahasına yemesine izin vermedim. Abartıyor muyum sizce? Hiç sanmam.

        İÇİNDE MISIR ŞURUBU VAR MI?

        Şeker, pancardan da üretilse yine vücut için faydalı bir şey değil ama konu nişasta bazlı şeker olduğunda zararları saymakla bitmiyor. Doğal şekerden çok daha ucuz olduğu ve daha fazla dayandığı için üreticiler tarafından tercih edilen bu maddeyi karaciğerimiz algılayamıyor ve bu yüzden beyne tokluk hissi gönderemiyor. Bu da insanda sürekli yemek yeme ihtiyacı uyandırıyor. Ayrıca karaciğerin içinde parçalanıp enerjiye dönüştüremediği için vücut bunu yağ olarak depoluyor.

        Mısır şurubu tokluk hissi yaratmamanın yanı sıra obezite, diyabet, kalp rahatsızlıkları, pankreas kanseri, kolesterol gibi birçok hastalığa giden yolun başında duruyor. Çocuk Hastanesi Oakland Araştırma Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmada, bağırsakların glikoz şurubunu emmek için daha fazla enerji harcadığı, bu enerjiyi de bağırsağın bütünlüğünü korumak için kullandığı enerjiden aldığı bulundu. Bu durumun kolit gibi rahatsızlıkların ortaya çıkmasına sebep olduğu ortaya çıktı. Sadece paketli gıda üreticilerinin değil tatlıcıların, pastanelerin de kullandığı bir malzeme bu. Artık hiç almıyorum, ama kırk yılda bir kutu baklava alacak olursam aldığım yere mutlaka soruyorum, “İçinde mısır şurubu var mı?” diye.

        HİPERAKTİVİTE VE İŞLENMİŞ ŞEKER İLİŞKİSİ

        Beslenme uzmanı Kelly Dorfman, kendisine hiperaktivite tanısıyla başvuran çocukları beslenmelerinden işlenmiş şekerli gıdaları çıkartarak tedavi ettiğini anlatıyor. Dorfman, şeker tüketimi ile hiperaktivitenin eskiye dayanan sorunlu bir ilişkisi olduğunu; tükettikleri şeker miktarı azaltılan çocuklarda saldırgan ve aşırı davranışların önemli ölçüde azaldığının araştırmalarla kanıtlandığını belirtiyor. Dorfman, “Çok miktarda işlenmiş, ambalajlanmış, bol kalorili, besin değeri düşük gıda tüketen çocuklar, ihtiyaçları olan temel besinleri alamıyorlar. Şekerin kalorisi yüksektir, lakin besin değeri sıfırdır. Bu demektir ki tüketilen her bir şeker, protein, yağ, vitamin ve mineral içeren (yani çocukların büyümek ve gelişmek için ihtiyacı olan) besinlerin yerini işgal eder. Beslenmenin % 20’si şekerden oluşuyorsa bedensel ve zihinsel kapasiteniz % 80’dir” diye ebeveynleri uyarıyor.

        BİLİM ‘ZARARLI’ DİYOR, YASA ARTIRIYOR

        Haziran ayı başında Bakanlar Kurulu tarafından 2014-2015 yılında nişasta kökenli şekerler için 250 bin ton olarak belirlenen kota yüzde 30 oranında artırıldı. Şeker-İş Sendikası’nın verilerine göre, Avrupa’da kişi başına 1 kg’nin altında NBŞ düşerken Türkiye’de bu miktar 4 kg’yi de geçiyor. Fransa, Hollanda ve İngiltere’de NBŞ hiç üretilmezken Almanya’da bu oran pancar şekerinin yüzde 1.9’unu geçemiyor. Buna göre, 300 milyon kişilik olan 15 AB ülkesinde toplam 300 bin ton olan NBŞ üretim izni, 70 milyonluk Türkiye’de 325 bin tona yükseldi. Velhasıl sigara, obezite, alkol gibi insan sağlığına zararlı maddelere savaş açmış gibi görünen yöneticilerimiz, konu NBŞ’ye geldi mi cömertçe kotaları artırıyor. Bize de yurtdışından işlenmemiş şeker sipariş etmek, çocuğumuza sürekli “Onu yiyemezsin, bunu yiyemezsin” demek düşüyor.

        Diğer Yazılar