Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        EBEVEYNLİK şimdiye kadar hiçbir devirde üzerinde bu kadar çok konuşulan, kısa zaman içinde bu kadar büyük değişimler yaşayan bir alan olmamıştı. Ebeveynliğe dair merak, aslında bir insanın nasıl insan olduğunu merak etmekten kaynaklanıyor. “Ben şimdi böyleyim ya, peki nasıl oldu da böyle oldum?” diye soran insan merak ediyor en çok, “Nasıl ebeveynlik edersem şu insan yavrusunda nelere sebep olacağım?” diye...

        Bu konuların sadece bizde değil dünyada da gündeme geliş şeklini merak ettiğim için olabildiğince farklı kültürler ve kaynaklardan araştırmaya çalışıyorum yetişkin kadın ve erkeklerin, “Nasıl ebeveynlik etmeliyiz?” sorusunu inceleyişlerini. Bu araştırmalardan biri sırasında, “Korumacı değil, yol gösteren/rehberlik eden ebeveyn” olmaktan bahseden bir yazıya denk geldim. Ebeveynliği, “insan koçluğu” olarak gören, motivasyonun ve disiplinin dıştan değil içten gelmesi gerektiğine, çocuğu kontrol etmeye çalışmak yerine ona güvenli bir çerçeve çizip bunun içindeki seçimlerinde özgür olma hakkını vermeye inanan bir anlayış bu. Montessorie felsefesiyle bir hayli ortak özellikleri var.

        “Rehberlik vasfı olan ebeveynlerin çocukları sorumluluk sahibi olarak büyürlerken, korumacı ebeveynlerin çocukları cezalandırılmamak için ötekilerin istediği gibi davranmaya alışıyorlar” deniyor. Peki nasıl iyi bir rehber olunur? Yepyeni bir şey değil aslında ama meraklı ebeveynler için tekrarlamakta fayda var.

        Rehberlik vasfı olan ebeveynler, olaylara çocuğun açısından bakarak çocuk için en iyi olanın ne olduğunu görmeye gayret ediyorlar. Burada amaç, çocuğun zorlayıcı davranışlarının yüzeyinden öteye inip hangi duyguyla, dahası hangi ihtiyaçla bağlantılı olduklarını algılamaya yaklaşmak. Bu elbette “Çocuğun açısından bak ve her davranışını kabul et” anlamına gelmiyor, lakin her davranışın altında bir anlam olduğunu kabul etmek gerekiyor. Zorlayıcı davranışların altındaki asıl sebebi görerek, sonucu değil kaynağı değiştirme yoluna girebilmeye olanak sağlıyor.

        SONUCU YAŞAMAK

        Yol gösterici ebeveynler, çocuklarında kendinden var olan “anne babayı memnun etme” güdüsünü kullanmayı iyi biliyorlar. Bundan da kasıt “Aman da akıllı çocuğum benim” diye ortaya karışık bir övgü yerine, “Oturup dinlediğini, gayret ettiğini görüyorum” diyebilmek. Sonsuz aferinlere, boş övgülere, pohpohlamalara gerek olmadan sadece olanı görmek bile çocuğun “fark edilme” hissini tatmin ederek ebeveyn-çocuk arasında verimli bir iletişime dönüşüyor.

        Korumacı ebeveynler, çocuklarını “Odanı toplamazsan iPad oynayamazsın” diye cezalandırırken, yol gösteren ebeveynler, “Odanı toplamazsan odan dağınık kalır” diye davranışın ardından gelen sonucu yaşaması için çocuğu serbest bırakıyor.

        Son olarak da daha önce duymadığım ama düşününce zamanın ruhuna uygunluk bakımından pek anlamlı gelen diğer bir becerinin bahsi geçiyordu: Çocuklarının içsel gelişime yönelik hedeflerini cesaretlendirmek. Bunu da şöyle açıklıyor: Çocukları okul notları, finansal başarı, imaj gibi dışa ve görüntüye dönük konulara doğru güdülemek yerine kendi içsel iyiliğine yönelik hedeflere güdülemek; anlamlı ilişkiler kurmak, sağlığına dikkat etmek, farkındalıkla davranmak, bütünün iyiliğine yönelik hareketler gibi. Kendi iyiliğinin ve içsel dünyasının farkında olarak büyüyen çocuk hem kendisinin hem de bütünün iyiliğine daha kolay katkıda bulunacaktır.

        Kendi iyiliğini bütünün iyiliğiyle birlikte düşünen insanlar, cezasız ve sorumluluklarının bilincinde, duygularını tanıyarak ve duyguları yetişkinler tarafından anlaşılarak, tecrübe eksikliğinden kaynaklanan tüm hataları hoş görülerek ve düzeltmeleri için fırsat verilerek büyürse eğer bu dünya bir ütopya olur mu bir gün?

        Diğer Yazılar