Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BEBEĞİN doğduğu ilk yıl kendisine "Hayır" denmesini gerektirecek pek bir talebi olmaz; 12 ile 18 ay arasında "Hayır" demek yerine dikkatini dağıtmak yeterince etkili bir çözüm yöntemi... Ama 18 aydan sonra işler değişiyor.

        2 yaş barajı çocukların kendilerini birey olarak algılamaya başladıkları ve bu sırada anne babaların sınırlarını sonuna kadar zorladıkları bir gelişim evresi... "Aman sınırlarını bilsin, aman kendine zarar vermesin, aman dengesi bozulmasın" diye didinirken bir yandan da hayatta en çok "Hayır" dediğim dönemde olduğuma eminim...

        *

        Biz makul sınırlar koyduğumuzu ve bu inat dönemini olabildiğince yumuşak atlatmak için çalıştığımızı düşünsek de "Hayır"ların dönüp dolaşıp yine beni bulması gerçekten sürpriz oldu... Ne ekersen onu biçersin diye boşuna söylememişler:

        "Uzay, parka gidelim mi?" - "Hayır!"

        "Çişin var mı?" - "Hayır, anne!"

        "Ayakkabını giy." - "Hayır!"

        "Banyoyu göle çevirmişsin" - "Hayır!"

        Bu böyle sürüp gidiyor... Öyle ki bazen ona soru sorulmasa da kendi kendine hayır, hayır diye söylenerek dolanıp durduğunu görüyorum...

        *

        Bu konuyu Nilüfer Devecigil ile konuştuğumuzda çocuğun hayır demeyi öğrenmesinin onun için ne kadar önemli olduğunu; ancak bu şekilde hayatta kendini korumak için hayır denmesi gereken durumlara talim yaptığını anlatmıştı... "Ergenlikte uyuşturucuya hayır diyebilmesi için şimdi sana hayır demesi lazım" cümlesi aklımda yer ettiyse de bu kadarını beklemiyordum...

        *

        Amerikalı pediatrist çift William ve Martha Sears, kendi büyüttükleri 8 çocuk ve doktorluğunu yaptıkları yüzlerce çocuktan edindikleri tecrübeyle birçok çocuk eğitim kitabı yazdılar... "İyi Davranışın Kitabı - The Good Behaviour Book" da bunlardan biri... Hayır deme konusuna ayırdıkları 10 sayfalık bölümde çok sık tekrarlanan "Hayır" sözcüğünün anlam kaybına uğrayacağını, bu yüzden hayır demenin alternatif yollarını bulmanın gerekliliğini anlatıyorlar.

        *

        Mutfakta kendi taburesini oradan oraya taşıyarak tezgâhın tümüne erişme yeteneği geliştiren Uzay'ı keskin bıçakları etüt etmeye meyillenirken görüp "Uzay'a göre değil!" dediğimde ne demek istediğimi gayet iyi anlıyor mesela... Daha hızlı müdahale gerektiren durumlarda ise "Dur" diye ikaz etmek işe yarıyor! "Dur" ikazı "Hayır"ın kısıtlayıcılığına göre daha korumacı bir alt metin içeriyor. Biraz daha uzlaşmacı olmak istiyorsanız eğer "Onu değil, bunu al" diye önermek de diğer bir yöntem...

        *

        Sears'ların önerilerinden biri de "Hayır" demekten kendinizi alıkoyamıyorsanız eğer bunu kişiselleştirmek: "Hayır Uzay!" diyerek ismi de eklediğinizde bunun içerdiği ifadenin daha yumuşak ve daha saygılı olduğunu yazıyor "İyi Davranışın Kitabı"...

        *

        "Annem gözlerini öyle bir açardı ki durmam gerektiğini bilirdim" diyen ya da annesinin hangi ses tonunun kırmızı çizgi anlamına geldiğini yetişkin yaşta hâlâ anlatanları duymuşsunuzdur... İşte, çocuğun annesinin beden dilinin manalarını çözmesi süreci henüz memedeyken başlıyor diyor pediatristler... Bundan faydalanarak sadece onun anlayacağı bir bakış ya da jest icat etmek de binlerce "Hayır" arasında gevşeyen otoriteyi korumaya yarayabilir... (Her anne biraz tiyatro üstadıdır ne de olsa.)

        *

        "Hayır demeyi bilmeyen anne babalardan hayır diyebilen çocuk yetişmez!" demişti Nilüfer! Bu aslında üzerinde durup düşünülmesi gereken bir mevzu... Velhasıl nezaketten, duygularını ifade etmeye alışmamışlıktan ya da başka birtakım sebeplerden "Hayır" diyemeyen birçok yetişkin tanıyorum... Bunun insanların hayatını ne kadar zorlaştırdığını bilmem karşılıklı binlerce "Hayır"ımıza rağmen hayırlı bir işaret olarak algılamamı sağlıyor... Çocukla ilgili her zor dönem gibi bunun da elbet geçeceğini biliyorum... Sevgiler!

        Diğer Yazılar