Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÇOĞU ailenin olduğu gibi bizim de salonumuzda bir televizyonumuz var... U şeklinde bir oturma düzeninde koltuklar ona doğru dönük... Bizim evde TV iki farklı modda açık oluyor. Birincisi Uzay’ın izleme saati modu... Sabah kahvaltı ettikten sonra ben giyinip hazırlanana kadar olan 20 dakikalık sürede ve bir de akşamüstü okulda döndükten sonra ben gelene kadar olan 1 saatlik sürede TV izliyor Uzay... İkinci modda ise Uzay yattıktan sonra biz kendimiz için açıyoruz TV’yi... Birkaç film, biraz dizi izliyoruz; ben büyük ihtimalle ilk yarım saatte uyuyakalıyorum koltukta...

        *

        Uzay ve TV konusu benim için ilk iki yılda ciddi bir tabuydu... Ekran karşısına ilk oturuşu iki yaşından sonra günde 15 dakika “Caillou” izlemek içindi... Fakat bu mahrumiyete rağmen Uzay’ın TV ile ilişkisi istediğim gibi gelişmedi... Öyle ki artık evde olduğu saatleri TV izleme imkânına göre düzenlemeye çalışıyor. Sabah kahvaltısını bir an önce bitirip (ya da bitirmeyip) acele çizgi filmlere koşmak istiyor... Akşam “Hadi gel oyun oynayalım” desem de koltuktan kalkmak, televizyonu kapatmak istemiyor...

        *

        Yani durum aslında şöyle: Televizyon karşısında hipnotize olmuş bir şekilde oturan, sessiz ve mutlu gözüken Uzay var; bir de televizyon kapandıktan sonra kahrolan, ağlayan, “Bir tane daha izleyecektim” diye tepinen Uzay... Buradan şu sonuca varıyorum: Televizyon bütün kötülüklerin anası. Tıpkı uyuşturucu gibi... Ne kadar izlese doymuyor, hep biraz daha istiyor, karşısına geçince uyuşup kendinden geçiyor, elinden alınca krize giriyor... Günlük TV krizlerine artık sabrım kalmadı.

        *

        Günde 2 saat TV izleyen bir çocuğun yıllık TV karşısında geçirdiği süre 730 saat ediyor, bu da senenin 30.4 geçirdiği anlamına geliyor. Bu durumda “koltuk patatesi” tabir edilebilen çocuk, 6 yaşına geldiğinde yaşadığı toplam 6 senenin 182.5 gününü yani yarım yılını TV karşısında harcamış oluyor.

        *

        Aslında suç bende ya da bizde... Hafta içi hazırlanacak vaktim olsun diye, hafta sonu kahvaltıdan sonra bilgisayarımın basında oturabilmek için çocuğumun saatlerini ekran karşısında geçirmesine çanak tuttum. Şimdi pişmanım; bu süre zarfında oynamadığı oyunların, katılmadığı sohbetlerin, söylemediği şarkıların sorumlusu benim evet. Ve şimdi bunu düzeltmek istiyorum. Uzay’ın babasıyla konuşuyoruz. Tıkış tıkış evimizde öyle bir ayarlama yapmalıyız ki artık televizyon canavarının yeri evin başköşesi olmamalı. Mümkünse onu hayatımızdan tamamen çıkaralım; buna cesaret edemezsek evin en ücra, en rahatsız köşesine koyalım diye düşünüyoruz. Bir nevi tenzili rütbe uygulaması...

        *

        Televizyondan vazgeçmek bizim için de günlük bağımlılıklarımızın ötesine geçmek için ciddi bir adım olacak. TV’siz yaşamın getirdiklerini ve götürdüklerini yazacağım... Beklemede kalın.

        *

        Not: Günlük krizlerin ötesinde bilimsel araştırmalar, çocuğun ekran karşısında geçirdiği sürenin (anneler kendilerini “Aman da hep faydalı yayınlar izliyor, her bir şeyi de öğreniyor TV’den” diye kandırsalar da) gelişimindeki negatif etkilerine dikkat çekiyor. 2004 yılında yapılan bir araştırmaya göre 4 yaşına kadar her gün 1 saatten fazla izlenen TV, çocuk 7 yaşına geldiğinde dikkat sorunları yaşaması ihtimalini % 10 artırıyor.

        *

        TV karşısında çok vakit geçiren çocuklar hızlı değişen görüntülerin aşırı uyarımı yüzünden daha zor uyuyorlar.

        Diğer Yazılar