Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hitler’le aynı masada oturmuş bir prenses; müthiş bir renk ağı, geometrik formlar, dev tuvallerle kaleydoskopik Bizans mozaiklerini yeniden yaşatan bir ressam Fahrelnissa Zeid. Ancak çalışmaları 50’li yılların başında, New York’taki Hugo Galeri’de Andy Warhol ve Rene Magritte ile aynı zamanlarda gösterilse de aynı popülerliği yakalayamadı. Tate Modern’deki retrospektif sergisi 8 Ekim’de sona ererken Zeid’i Tate Modern Uluslararası Küratörü Kerryn Greenberg, HT Pazar’a anlattı

        Osmanlı aristokratı, bir prenses... Hitler’le aynı masada oturmuş bir kadın... Müthiş bir renk ağı, geometrik formlar, dev tuvallerle kaleydoskopik Bizans mozaiklerini yeniden yaşatıyor Fahrelnissa Zeid. İslami, Bizans, Arap ve Pers kültürlerinin sentezi soyutlamaları sanki dile geliyor. 1921’de İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde okuyan ilk kadınlardan biri o. Prens Zeid-Al-Hussein ile evlenip Irak kraliyet ailesine gelin gitti. Irak’ın 1958 askeri darbesinde bir gecede hayatı değişti.

        Resim hikâyesi ise tanıdık: Klasik resim eğitimi almış, figüratif resimlerden sonra soyut çalışmalarda kendini bulmuş. 57 yaşında ilk yemeğini pişiren prenses, çok etkilendiği tavuk kemiklerini reçineyle kaplayarak heykellere dönüştürüyor! Zeid bu denli yetenekli bir Müslüman kadının, prenses dahi olsa, tarihte hak ettiği yeri alabilmesinin güçlüğünü hatırlatıyor; bu retrospektif ile Batı ilk kez

        Zeid’in hikâyesiyle tanışıyor. Sergiyi Londra’da Tate Modern Uluslararası Küratörü Kerryn Greenberg’den dinledim.

        - Tate retrospektiflerine baktığımızda sanatçı seçimlerinde siyasi gündem ve olaylarla parallelik dikkat çekiyor. Fahrelnissa Zeid sergisine bugün yer verme sebebiniz nedir?

        Fahrelnissa Zeid’in yaşamı, yirminci yüzyıl tarihinde ve modern sanatın gelişiminde en önemli olaylarla kesişiyor. İstanbul’da büyüyen bir çocuk ve genç kadın olarak, modern Türkiye’nin doğumuna tanıklık etmiş biri. 1930’lu yılların sonlarında Prens Zeid’in Berlin’e büyükelçi olarak atanmasıyla orada İkinci Dünya Savaşı’na tanıklık ediyor. 1958 Irak darbesiyle tamamen hayatı değişiyor. Geri kalan yaşamını Londra ve Paris’te kendini sanata adayarak geçiriyor. Bizi Zeid’i sahnelemeye iten yaşadığı tüm bu kaos ve travmalara rağmen eserlerinde görülen büyüleyici güç. Bu sergi, son yıllarda Tate Modern’de düzenlenen, modern tarih ve sanat tarihi tarafından ihmal edilmiş önemli figürleri hatırlatmaya çalışan bir serinin parçası. Saloua Raouda Choucair, Ibrahim El-Salahi ve Bhupen Khakhar da bu kişilere örnek verilebilir.

        - Zeid’in çalışmaları, 50’li yılların başında, New York’taki Hugo Galeri’de Andy Warhol ve Rene Magritte ile aynı zamanlarda gösterilmişti. Zeid’in tarihte ve bugün, aynı popülerliği yakalayamamış olmasını neye bağlıyorsunuz?

        Böyle bir güç ve özgünlükte bir sanatçının, hayatının büyük bölümünde Paris ve Londra’da yaşamış ve aktif çalışmış olmasına rağmen, Batı’da az tanınması şaşırtıcıdır. Eleştirmen Denys Chevalier 1949’da, Zeid’in Batı sanat tarihi dışında kalmasını eklektik tarzı ve sürekli kendini yeniden keşfetmesine bağlıyor. Hiçbir sanatçı grubuna ya da akıma ait olmamış Zeid. Aslında dönemin pek çok kadın sanatçısı aynı kaderi paylaşıyor.

        - Kariyer başarısını, toplumsal statüsü ve olaylı yaşamına mı atfedersiniz? Yoksa yalnızca sanatından mı?

        Fahrelnissa Zeid, Batı’da bilinen az sayıdaki Türk sanatçıdan biri. Londra’da yaşadığı yıllarda Henry Moore, Marc Chagall, Giorgio de Chirico’nun aralarında olduğu zamanın sanat dünyasının önde gelen isimleriyle yakın ilişkiler kuruyor. 50’lerde Paris’te ünlü Fransız sanat eleştirmeni ve küratör Charles Estienne ile arkadaş oluyor. Tabii ki toplumsal statüsü işi kolaylaştırmıştır ama tarihte, sanat tarihinde ismini duymadığımız, sanata meraklı nice prensler prensesler var! Ben sanatına bağlıyorum.

        - Fahrelnissa Zeid’in sanat koleksiyonerleri arasında bugünkü popülaritesi nasıl?

        Geçtiğimiz yıllarda Zeid’in eserleri ağırlıklı olarak Türkiye, Ürdün ve Ortadoğu’da bulunan koleksiyonerler tarafından satın alındı. Avrupa kamu ve özel koleksiyonlarındaki eserlerin çoğu sanatçı yaşarken alınmış.

        - Askeri darbeden sonra sanatsal üslubu ve konuları üzerinde bir ‘önce ve sonra’dan bahsedebilir miyiz? Darbe eserlerinde nasıl ifade ediliyor?

        1958 Irak darbesinden sonra Zeid ve kocasına Londra’daki Irak elçiliğini boşaltmak için 24 saat veriliyor; aksi takdirde öldürüleceklermiş. Zeid’in Londra’daki ressamlık kariyeri böylece aniden sona eriyor. O zamanları daha sonra şöyle yorumluyor: “Sanki aniden tüm renklerden ve hayattan korkmaya başladım. Bir zamanlar beni çevreleyen parlak kaleydoskop yerine, etrafımda yalnızca simsiyah dolambaçlı ağlar ve labirentler hissediyordum. Sanki acımasızca kariyerimin başlangıcına döndürüldüm.” Resme geri döndüğünde yakın arkadaşları ve ailesinin portrelerini yapmaya başlamış. Ayrıca ilk kez gördüğü tavuk ve hindi kemiklerini boyamış, onlardan heykeller yapmış!

        - Zeid’in eserlerini 3 kelimeyle tanımlar mısın?

        Kaleydoskopik, dinamik, çekici...

        Fahrelnissa Zeid tarihte 20. yüzyılın en büyük kadın sanatçılarından biri. Diplomatik zorunluluklar ve hareketli sosyal yaşantısına rağmen sanat kariyerinden asla vazgeçmiyor. Eserlerinde etnik ve kültürel kimliğini savaş sonrası dönemde Avrupa’da gelişen soyut stillerle harmanlıyor, Doğu ve Batı arasında kalmışlığı her resmine yansıyor. Eserlerinde ayrıca, hareketi resimle ifade etme arzusu ve geometrik ayrıntılara obsesyonu dikkat çekiyor.

        ‘TÜRK SANATÇILARI TAKİPTEYİZ’

        Tate Modern’in daimi koleksiyonunda Türkiye’den hangi sanatçılar var? Türkiye’deki üretimi takip ediyor musunuz?

        Evet. Tate’te Türkiye’deki çağdaş sanat ortamını aktif olarak takip ediyoruz ve bölgedeki modern sanatın tarihini araştırmaya kararlıyız. Tate’in koleksiyonunda temsil edilen Türk sanatçılar arasında Fahrelnissa Zeid, Hüseyin Bahri Alptekin, Emre Hüner, Gülsün Karamustafa, Ali Kazma, Füsun Onur ve Nil Yalter bulunuyor.

        SANATSEVERLERİN ROTASI LONDRA

        160 uluslararası galeriyi tek çatı altında buluşturan Londra Frieze Art Fair, önümüzdeki hafta başlıyor. 4 Ekim’de ön gösterimle başlayacak olan fuar 8 Ekim’de Fahrelnissa Zeid sergisiyle aynı gün sona eriyor.

        ESERLERİNİ YERE SEREN SANATÇI

        Fahrelnissa Zeid, Osmanlı’nın son köklü ailelerinden Şakir Paşa Ailesi’ne mensup; Halikarnas Balıkçısı’nın kız kardeşi, ilk Türk profesyonel kadın seramik sanatçısı Füreyya Koral’ın teyzesi ve Türkiye’nin ilk modernist sanatçılarından Nejad Melih Devrim’in annesi.

        - Zeid, Fahrünissa Şakir ismiyle Osmanlı aristokratı bir babanın kızı olarak 1901’de İstanbul’da dünyaya geliyor.

        - Yazar İzzet Melih Devrim ile ilk evliliğinden Faruk, Nejad ve Şirin adında 3 çocuğu oluyor.

        - Sırasıyla İstanbul, Bağdat, Berlin, Londra, Paris, New York ve Amman’da yaşıyor.

        - Zeid’in ilk solo sergisi 1945 yılında Maçka’daki dairesinde gerçekleşiyor.

        - 1991’de Ürdün’de hayatını kaybediyor.

        - Zeid evinde verdiği davetlerde davetlilerin eserlerin üzerinden basarak geçeceği şekilde, eserlerini yere seriyor. Pek çok eseri bunun izlerini taşıyor.

        SERGİYE EN BÜYÜK DESTEK TÜRK KOLEKSİYONERLERDEN

        Sergiye verilen Fahrelnissa Zeid eserlerinde Musee d’Art Moderne de la Ville de Paris ve The Raad Zeid Al-Hussein Collection’ı ile İstanbul Modern Koleksiyonu yanı sıra Türk koleksiyonerler ağırlıkta: Sevtap ve Tolga Kabataş, Ela Sefer, Sema ve Barbaros Çağa ile Zafer Yıldırım.

        ‘CEHENNEMİM’

        İstanbul Modern’in sahip olduğu 1951 imzalı ‘My Hell’, Zeid’in baş-yapıtlarından biri. Eser, sanatçının imzası haline gelen siyah çizgiler ve canlı renklerden oluşuyor.

        Diğer Yazılar