Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Fransa’nın efsanevi lideri General De Gaulle onuruna, 67 yıl önce Türkiye ziyaretinde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından bir yemek verilir.

        Sohbet sırasında De Gaulle, bir ara İnönü’ye önündeki peynir tabağını göstererek biraz övünmek maksadıyla, “Bizim 345 çeşit peynirimiz var” deme gafletinde bulunur.

        İnönü, “Bizim 450 çeşit peynirimiz var. Bir tabağa bunları sığdırabildik” deyince çok şaşıran Fransız Cumhurbaşkanı’nın ağzından şu cümle dökülür.

        - “450 çeşit peyniri olan bir ülkeyi yönetmek kolay değildir”

        De Gaulle haklı çünkü 450 çeşit peyniri olan ülkede birbirine benzemeyen bir o kadar insan vardır.

        Yalnız peynir mi?

        Geçtiğimiz hafta İzmir’de yapılan Türk Mutfağı Zirvesi’nden sonra bu anektodu bir kez daha hatırlayıp mutfağımızın zenginliğine hayret ettim.

        Türkiye Lokantacılar Federasyonu ve Aykut Yenice, gerçekten müthiş bir organizasyona imza attı.

        İşkembeli nohut, elmalı kuru fasulye, sarma hamur dolması, iç baklalı elbasan tava, sübye yahnisi, yoğurtlu şevketi bostan, enginarlı kabak dolması...

        Türk Mutfağı’nın Ronaldo’su Messi’si, 2 gün boyunca asırlık esnaf lokantalarının aşçıları, otel mutfakları, en iyi kasapları, gurmeleri bir araya geldi.

        Belki sanayiciler kızacak ama açık söylemek gerekirse, böyle organizasyonları diyelim bir otomotiv sanayi zirvesinden daha çok önemsiyorum.

        Hatta, keşke yıl boyu benzer şeyler yapılsa, organizasyonların biraz daha uluslararası boyutu olsa, dünyaca ünlü gurmeler, Rick Stein gibi popüler isimler de gelse diyorum.

        Geleceğimizin dev bacalı fabrikalar kadar, belki daha fazla, tarladan, mutfaktan, mahzenden, güneşten geçtiğini düşünüyorum.

        Bir düşünün Türkiye 75 milyon kişinin ancak yarısına iş bulup, günde 10 saatin üzerinde çalıştırıp 152 milyar dolar ihracat yapabiliyor.

        Fransa peynirden 20 milyar, şaraptan 30 milyar dolar kazanıyor. Bu ülkeye, sadece daha iyi yemekler tadıp daha iyi şaraplar içmek için gelen 90 milyona yakın turisti de hesaba katarsak Fransızlar’ın kasasına yaklaşık 100 milyar dolar giriyor.

        İşin aslına bakarsanız Türkiye de bu konuda tamamen uykuda sayılmaz. Şarap, zeytin, hayvancılık gibi konularda birçok zengin işadamı, Balıkesir’de İzmir’de önemli yatırımlar yaptı. Bu insanlar hobi olarak değil para kazanmak maksadıyla bu işlere girdi.

        Yalnız mutfak, öyle muhafazakarlık kaldıran bir yer değil. Olabildiğine liberal, deneyci. Bu milli yiyecek bunu yiyeceksiniz, bu milli içecek başkasını içmeyeceksiniz; Müslüman mahallesinde escargot (salyangoz yemeği) sattırmam diyerek günün birinde en büyük 10 ekonominin arasına girmek de kalmak da mümkün değil.

        Diğer Yazılar