Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ünlü bir oyuncu, yakında vizyona girecek iddialı komedi filmindeki rolü için kadın kılığına girmiş. Ardından da şu sonuca varmış; “Kadın olmanın ne kadar zor olduğunu bir kez daha anladım. Sadece topuklu ayakkabılarla yürümek bile büyük bir yetenek gerektiriyor”. Kadınlığın zorluğunu belirtmek adına, topuklu ayakkabı giymeyi ölçüt olarak kullanmak, pek adil olmasa da, yine de kendisine teşekkürü borç biliyorum.

        Çünkü sanıyorum, ara ara altını çizmek gerekiyor.

        Ne de olsa insanlık hali bazen unutulabiliyor. Yeterli tezahürat gösterilemeyebiliyor.

        Ancak gururla belirtmem gerekiyor ki; kadın olmak, hayatımızın büyük çoğunluğunda hiç de kolay olmuyor!

        Mikroplara açık bünye gibiyiz

        Öncelikle şuradan başlıyalım, etrafınızda gördüğünüz bütün erkekler birer kadın tarafından dünyaya getirildi.

        Saygı göstermek için iyi bir başlangıç olduğunu düşünüyorum.

        O erkeklerin hepsine yürümeyi, konuşmayı, yemek yemeyi hatta tuvalete gitmeyi bile anneleri öğretti.

        Bunların hepsini sabır ve bilgelik eşliğinde bir nevi iğne oyası şeklinde gerçekleştirdi. Hani erkeklerin yüzde doksan beşinde bulunmayan meziyetler eşliğinde! Karşıdan bakıldığında ya da “dur bakalım neymiş biz de deneyelim” denilip denendiğinde, erkeğin gözünü korkutan topuklu ayakkabı detayı nedir ki?

        Şöyle ki; dünyanın pek çok yerinde kadınlar için bir nevi öğleden sonra eğlencesi tadında, topuklu ayakkabıyla koşma yarışları düzenleniyor.

        Bütün katılımcılar o kadar iyi yarışıyor ki, jüri birinci seçmekte zorlanıyor. Yarış demişken, bizler zaten gözümüzü pembe zıbın içerisinde açtığımız günden itibaren yarış içerisindeyiz.

        Erkeklerin arasında var olabilmek için mücadele halindeyiz.

        Çünkü kim ne derse desin çoğu zaman, çoğu mecrada adam yerine konmak için ağzımızla kuş tutmamız, pelerin giyince kanatlanıp uçmamız gerekiyor.

        Dünyanın en gelişmiş ülkesinde bile “kadın” olmak çok farklı anlamlar ihtiva ediyor. Mikroplara açık, bağışıklığı düşük bünye gibiyiz. Çok güçlü, inanılmaz hırslı ve ‘demir leydi’ olmak durumundasınız. Birazcık fazla gülümsediniz, sesinizi titrettiniz, mini giydiniz, tereddüt ettiniz mi yandınız, sizi oracıkta ‘ham’ yaparlar.

        O yüzden dikkat edin, iş dünyasının güçlü kadınları kısmen erkekleşmiştir.

        Halleri, tavırları, ses tonları, mimikleri erkekten hallicedir. Etek bile giyseler, topuklu ayakkabı dahi tercih etseler, hala yeterince kadın değillerdir!

        10 saatte 107 kez sözlü taciz

        Kadınlar doğuştan, belki de doğurganlık içgüdüsünün verdiği güçten kendilerine daha güvenlidir. Ancak gelin görün ki, dünya kadınlar için yeterince güvenli değildir.

        Karanlıkta, tenhada kadınlar hep tetiktedir.

        Geçtiğimiz günlerde kadınlara karşı yöneltilen sözlü tacizleri önlemek adına çalışmalar yürüten Hollaback Grubu’nun bir üyesi sosyal bir deney yapmış.

        Manhattan’da tam 10 saat boyunca üzerindeki siyah kot pantolon ve siyah t-shirtle yürümüş.

        Daha iddiasız bir giysi olamaz. Ancak gelin görün ki tam 107 kez sözlü tacize uğramış. Şayet kadınların ve erkeklerin arasındaki en temel farkı isterseneiz bunu sayabiliriz.

        İşte bu erkeklerin başına asla gelmez.

        Erkekler o yolda yürürken, 10 saat boyunca işleriyle ve kariyerleriyle ilgili oldukça kritik kararlar alacak kadar rahat ve emniyetliyken, kadınlar ancak kendilerini koruma derdindedir.

        Belki de bu yüzden erkekler alıp başını giderken, kadınlar çoğu zaman geridedir.

        Diğer Yazılar