Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türk sanatseverlerini 2014 yılında en çok sevindiren etkinliklerden birisi, ünlü sürrealist ve dadaist Joan Miro’nun eserlerinin, yaklaşık 5 ay boyunca Sakıp Sabancı Müzesi’nde misafir edilmesi oldu. Sergi halen daha devam ediyor.

        Üstelik kimi zaman büyük reklam kampanyaları eşliğinde gelen ancak seçilen eserlerin zayıflığıyla, ziyaretçileri hayal kırıklığına uğratan sergilerden biri değil.

        Miro’nun en bilinen resim, heykel, baskı ve seramiklerinden oluşuyor. Serginin en keyif alan ziyaretçileri de çocuklar. Çünkü Miro’nun tabloları 7-8 yaşlarındaki küçük bir ressamın fırça darbeleriyle ortaya çıkmış gibi bir izlenim yaratıyor. Hatta bu yönüyle sanat eserlerini gözünde büyüten, aradaki buzları bir türlü eritemeyenleri de kendine çekiyor. Çünkü ziyaretçilerde genel bir “ben bu resmin daha güzelini yaparım” yorumu oluşuyor. Muhtemelen yapamazlar ama olsun, hayaller olmasa insanlar mutlu olamazdı.

        İstanbul’daki serginin teması Kadınlar, Kuşlar ve Yıldızlar. Hoş çoğu eserde, tasvir edilenin kadın olduğunu anlamak için, bizzat Miro’nun kendisi olmanız gerekiyor. İşte soyut resim de bu değil mi zaten! Aslına bakarsanız bu yazının amacı, İstanbul’daki Miro sergisini methetmek ya da zem etmek değil. Repertuarımdaki iki Miro sergisini karşılaştırmak. Evet, Miro İstanbul’da ve Miro aynı zamanda Viyana’da...

        TOPRAKTAN GÖKYÜZÜNE

        Sanat aşkıyla o Miro senin bu Miro benim geziyorum demek isterdim. Ancak Viyana’daki Miro, tamamen tesadüf sonucu karşıma çıktı. Christmas Tatili dolayısıyla restoranların dahi kapalı olduğu bir seyahatte, ıssız bir adaya düşşeniz yapacağınız üç şey sorusuna benzer bir soru ile karşı karşıya kaldım.

        Cevaplar şöyle; 1- Miro Sergisi 2- Monet’ten Picasso’ya Sergisi 3- Velazquez Sergisi. Yemek bulmakta dahi zorlanırken ruhumu ve midemi bildiğiniz sanat tarihi ile besliyorum. Zaten yediğim, içtiğim bir şey olmadığı için, gezdiklerimi, gördüklerimi sizlerle paylaşıyorum. Albertina Müzesi’ndeki Miro sergisinin bizimkinden en büyük farkı başlığı. Bizimki Kadınlar, Kuşlar ve Yıldızlar iken buradaki Topraktan, Gökyüzüne.

        İstanbul’daki sergiyi gezerken yanımda yabancı bir misafirimiz vardı. Müzeden çıktıktan sonra yorumu şu oldu; Dali’nin ya da Picasso’nun özünde çok iyi resim ve çizim bilgisi olmasına rağmen, sırf üsluptan ötürü bu tarz eserler verdiğini ilk bakışta anlayabiliyorum ama Miro’nun iyi bir çizime sahip olup olmadığını anlayamadım.

        Miro cevabını Viyana’da veriyor, burada sergilenen çiftlik temalı eserleri, sanatçının bilinen en ünlü somut resimleri arasında yer alıyor. Küçükken bizzat yaşadığı çiftliği ve çiftlik hayatını bu eserler aracılığıyla anlatıyor. Başlıkta geçen toprak konusuna da bu şekilde giriş yapıyor.

        BİZİMKİ SİZİNKİNDEN GÜZEL

        Viyana’daki serginin asıl konusu olmamasına rağmen kadın, kuş ve yıldız temalı bir çok eser burada da sergileniyor. Bizdekilerin seçilmeyen ya da anlaşmaya varılamayan çeşitleri olduğunu düşünüyorum. Birkaç salonu birden kaplayan sergi, burada da yoğun ziyaretçi ilgisine maruz kalmış. Ya da kim bilir, soğuktan utanmasa kutup ayılarının cirit attığı, mağazaların, restoranların, kapalı olduğu belli olsun diye vitrin ışıklarını dahi kapattığı, buz gibi bir kış gününde, herkesin içini sanatla ısıtmaya çalışıyor olması da muhtemel! Viyana’daki eserler bizdekine göre biraz daha çeşitli olabilir. Ancak sorun şu ki, Albertina Müzesi alanında en iyilerden biri olmasına rağmen, konumu ve binasıyla Sakıp Sabancı Müzesi’yle rekabet dahi edemez. Ne de olsa biri Sacher Torta diğeri İstanbul Boğazı manzaralı!

        Diğer Yazılar