Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bana birisi, tek basamaklı yaşlardayken geçirdiğin bir haftasonunu anlat dese, takdir edersiniz ki her detayı net biçimde hatırlamam mümkün olmaz. Ama hayal meyal, bölük pörçük bir sürü kare geliyor aklıma. Mesela çok sık ev gezmelerine giderdik. Baharda pikniğe giderdik.

        Bayağı bayağı sabah erken saatte hazırlanıp, maaile şehrin dışındaki yeşil alanlara giderdik.

        Sonra, sokakta oynardık, hem de kahvaltıdan, akşam yemeği saatine kadar eve girmeksizin.

        Sinemaya da giderdik ama kapalı alan kavramı o zamanlar bizi pek açmazdı. Açık hava varken, çok beklenen bir film gelmesi, ya da dışarıda selin gövdeyi götürmesi gerekirdi.

        Bir sürü hayalimiz vardı ama aralarında katiyen; şöyle büyük kapalı bir mekan olsun, adı alışveriş merkezi olsun, içinde sinemaları, restoranları, mağazaları, oyun alanları olsun, havası pis, içerisi kalabalık, üzerinizden 2 gün çıkmayan bir de kokusu olsun böylece her gün gidelim gibi bir ütopyamız hiç olmadı mesela. Yaratıcılığımızı hiç elden bırakmadık, açık havada yapılabilecek aktiviteler konusunda durmadan beyin fırtınası yaptık. Geçen gün AVM’lerin haftanın bir günü kapatılması ile ilgili kanun teklifinin haberini okudum.

        Ya olursa, ya haftasonuna denk gelirse diye endişelendim. Nitekim son 15 yıldır, seyahatte, hasta ya da çok özel durumlar haricinde bir AVM’ye uğramadan geçirdiğim bir haftam olmadıği için düşüncesi bile karalar bağlamama sebep oldu.

        Güven mi duyuyoruz nedir?

        Geldiğimiz son nokta bu. Kesinlikle mutlu ya da gururlu değilim. Ama kanımda AVM aşkı dolaşıyor. Sanmayın alışveriş yapamadan duramıyorum, mağazalara girip çıkmadan nefes alamıyorum. Bizim derdimiz genel olarak o devasa binalarla. Kale deseniz kale değil, mabet deseniz kıyısından bile geçmiyor, ama sanki o havasız havayı soluyunca kendimizi güvende hissediyoruz. En kötüsü çocuklarımıza da bunu aşıladık, erken yaşta bağımlı yaptık. Akıllarına bilimum sinema, yemek ya da amaçsız gezme programı geldiğinde, AVM’den başka alternatif düşünemiyorlar. Sadece çocuklarla ebeveynleri olsa iyi, emekli teyzeleri de arkamıza aldık, eskinin poğaçalı un kurabiyeli toplantıları da artık malum mekanlarda düzenleniyor, gerisini siz hesap edin. Alışveriş merkezleri ve cep telefonları, hayatımızda benzer etkileri yaptı bence. Cep telefonumuz olmadan yolda yürümemiz bile zorlaştığı bu devirde, AVM’ler kapanırsa, pek rahat depresyona girebilecek insanlar tanıyorum. Bu arada AVM’nin bir gelişme belirtisi olduğunu sanmayın. Pek çok Avrupa ülkesinde, AVM’ler yok denecek kadar az ve pazar günleri kapalı. Dışarının dondurucu soğuğuna rağmen insanlar, açık havada sosyalleşmeye gayret gösteriyor ve AVM’leri önerilen dozda ve tok karnına kullanmaya dikkat ediyorlar. Biz de genel bir açlık var; yeni teknolojilere, yeni yaşam becerilerine, diğer milletlerin kurtulmaya çalıştığı alışkanlıkları hayatımızın merkezine oturtmaya...

        Kanun teklifinin ekonomik boyutunu bilmiyorum ama sosyolojik bölümü birazcık can sıkıcı olabilir. Yapacak bir şey yok, kanımıza girmeden önce düşünecektiniz!

        Diğer Yazılar