Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yaratıcı yazarlığın, yalnızca bazı özel insanlara mahsus bir meziyet olduğunu sanmayın. Hepimizin içinde yazmaya, kurgulamaya, “son” tasarlamaya karşı ciddi meyil var.

        Halk arasında “gıybet” diye tabir ettiğimiz ifade bile, içinde bir senaryo barındırıyor. Önce bilinen gerçekler anlatılıyor, sonra birinden ötekine dolaşırken, kurgulanmış hikaye halini alıyor.

        Hadi duyduğumuz ya da tamamını duyamadığımız için uydurduğumuz olayları bir kenara bırakalım, bizler öncelikle kendi hayatlarımızı yazıyoruz.

        Kendimize muhtemel son’lar hazırlıyoruz. Korkularımız var. Onları birer birer alıp senaryomuza serpiştiriyoruz.

        Sonra kendi yazdığımıza kendimiz inanıp, imzası bize ait hikayeden kaçmaya çalışıyoruz.

        Ölümünün sudan olacağı rivayet edilen, bu yüzden yıllarca banyo yapmayan, yüzmeyen, bir yudum su içerken dünyasını değiştiren, adamdan farksızız, göremiyoruz.

        İRONİK VE TRAJEDİ

        Michael Schumacher’in yüzlerce yarışa katılıp, çoğunda ölüm tehlikesi atlatıp, buna karşın, kayak yaparken yaralanıp, bitkisel hayata girmesi hem ironik hem de trajik değil mi mesela?

        Muhtemelen yakınları her yarışını nefes nefese izledi. Annesi, babası, karısı hop oturdu, hop kalktı.

        Her yarış ertesi, “neyse ki bunu da sağ salim atlattık” diye iç geçirdi. Sonra bir gün kayak yaparken hiç de planlamadığı bir biçimde hayatı bitti.

        Plan”... Galiba anahtar sözcük bu. Bizler, her şeyi planlayabileceğine inanan, büyük şehirli modern yetişkinler, hayatımızın senaryosunun bile planlar dahilinde sergileneceğine inanıyoruz.

        Olur da bir gün planın dışına çıkılırsa, allak bullak oluyoruz.

        ARADA OKUMAK LAZIM

        Eminim hepinizin kendisi için planladığı bir yaşlılık senaryosu vardır.

        Muhtemel senaryodan bir kare istense; saçınız pamuktan beyaz, cildiniz Sharpei’den buruşuk, etrafınızı sarmış dünya tatlısı torunlarınızla, yemyeşil bir gölün kenarında yüzünüzden gülücükler saçılıyor olabilir. Yıllar yılı yaşlanmak denilince o gölün kenarındaki huzurlu günlerinizi gözünüzün önüne getirebilirsiniz.

        İşte bu sizin senaryonuz. Peki ya; size biçilen senaryo saçlarınızın beyazlamasına imkan vermiyor, ya da hayırsız oğlunuz bir türlü evlenmiyor, torun mürüvveti göstermiyorsa? Her yetişkinin hayatı en az bir elin parmağı kadar hayalkırıklığı ile dolu. Sebebi başkaları değil; bizzat biziz. Biz ve içimizdeki yaratıcı yazarlar.

        Arada yazmayı bırakıp okumak gerekiyor galiba. Hayatın önümüze sunduğu hazır metni, sessiz, sakin, aklıselim bir biçimde okumak ve kabul edebilmek aslında harika.

        Diğer Yazılar