Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İnsan ırkının gitgide güzelleştiğini eminim farkındasınızdır. Güzelleşti derken, doğuştan itibaren gelen, evrimin bir uzantısı kabul edilen bir güzellikten bahsetmiyorum. Daha çok hatların kusursuzlaşması, pürüzlerin giderilmesi, boşlukların doldurulması suretiyle, heykele yakın bir görünüme kavuşma çabasıyla erişilen “yapay” güzellikten bahsediyorum.

        Nitekim yüzlerin gitgide birbirine benzediği, kaşlardaki kavisin aynı, burunlardaki kıvrımın eşit, dudaklardaki şişkinliğin birbirine denk olduğu, güzellik endüstrisinin harikası bireyler nüfusunun gitgide arttığı, bir dönemde yaşıyoruz. Bizler de az değiliz tabii, iki kontürlü keman kaş görünce, üçüncü pürüzlüyse, dolgun ağzımızla hokka burnumuzu kıvırıveriyoruz. Alışmış kudurmuştan beterdir; galiba artık her şey mükemmel olsun istiyoruz.

        Geçtiğimiz günlerde bu yılın Miss Model of Turkey birincisine söylenenleri duymuşsunuzdur. Kızcağızın dal gibi boyuna, incecik beline rağmen “burun farkıyla kazandı” söylemleri ayyuka çıktı. Hafif kemerli, birazcık geniş ancak son derece doğal bir burun geldi, gündeme oturdu. “Diğerlerinin hakkı yendi, o buruna torpil geçildi” bile dendi. Kaldı ki Miss Model yüz güzelliğinin değil fizik güzelliğinin oylandığı bir yarışmadıydı ama olsun, öyle bile olsa, kızcağızın burnu elalemi neden bu kadar gerdi ki? Sebebi belli... Eskinin mahalle bakkalı, manavı, lokantasının yanına bir de mahallenin güzellik merkezi eklendi.

        Fiziksel mükemmeliyete ulaşma çabası, aşağı sepet sallayıp, iki süt bir ekmek siparişi vermek kadar normal ve olağan hale geldi. Alnınıza botoks yaptırmamak değil, nerede yaptırılacağını bilmemek ayıp gibi bir durum söz konusu. Bu şartlar altında, kemerli burnun düzeltilmemesi, kırışan göz çevresine gerekli müdahalenin yapılmaması bir nevi adabı muaşerete uymuyor. Akan burnu silmek kadar ihtiyaç. Yer çekimi bir şeyleri aşağıya çektiyse toparlamak boynumuzun borcu. Doğuştan bazı pürüzler, engebeler, girintiler ve çıkıntılar olabilir, hepimiz insanız, normaldir. Önemli olan yerinde ve zamanında müdahale, gerisi beyhude...

        ÇAY YANINDA DOLGU

        Bundan bir kaç ay önce hergün önünden geçtiğim eczanenin vitrininde “evde kolaylıkla uygulanabilecek benzersiz ürün” sloganı, yanında genç ve güzel kadın resmi ve şırınga üçlüsünün arasındaki ilişkiyi çözmeye çalışırken, öğrendiğim gerçekle bir yaşıma daha girdim. Kadınlar evde gün yapıp, birbirlerine dolgu enjekte ediyorlarmış. Buyrun buradan enjekte edin! Üstelik ben bunu henüz öğrendiğim için cahil statüsünde değerlendiriliyormuşum.

        Kadınlar ve günlerine kendimi daima uzak hissetmemle beraber, en son altın günü ve konkende kalmışım. Kendimi muasır medeniyetler seviyesinin altında tuttuğum için cümleten özür dliyorum! Eskinin güzellik kraliçelerini hatırlar mısınız? Kısaca tasvir edeyim; genel olarak tombullar, bırakın karınlarında baklavayı, bildiğiniz vakfıkebir ekmeği var. Koyu renk saçlılar. Yüzleri kusurdan geçmiyor, burunları yayvan, kemerli, dudakları ince, çeneleri sivri, kaşları da incecik bir çizgi. Ancak gelin görün ki, hepsi biraraya geldiğinde bir anlam ifade ediyor. Tek tek ele alsanız beğenmeyebilirsiniz ama bütünü süper duruyor.

        Hepsi birbirine uyum sağlıyor. Arada uyum olunca takdir edersiniz ki güzellik de beraberinde geliyor. Tabii bu anneannemin zamanındaydı. O zamanlar bir şey daha vardı; evde yapılan günlerde bırakın yapaylığın dibine vurup elden ele şırınga dolaştırmayı, ikramlıkların hazır olup olmadığı bile sorgulanır, zinhar herhangi bir kurabiyenin “çarşı ürünü” olduğu ortaya çıkarsa, ev sahibesi rezil rüsva, aldığına alacağına da pişman edilirdi. Yapay, yeni “doğal” oldu ya, daha neler göreceğiz kim bilir.

        Diğer Yazılar