Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yetişkinliğe geçişin bir sürü evresi var. Bazı şeyler tamamlanıyor, bir şeyler bitiyor ve artık yetişkin kabul ediliyorsunuz.

        Bu, işin biyolojik kısmı. Fakat bana sorarsanız, düşünsel anlamda yetişkinliğe, ancak bir hikayeniz olduğu gün adım atıyorsunuz. Başkalarına anlatabilecek, dinleyenleri sürükleyecek bir hikayeniz olduğu gün, artık tamsınız, oldunuz. Hikaye dediysem, takdir edersiniz ki, kırmızı başlıklı kız’dan bahsetmiyorum. Ömrünüz kaç yılsa kaç yıl, hayatınızın genelinden bahsediyorum.

        ÇEVRESİ GENİŞ OLUYOR

        Hikayelere çok önem veriyorum. Birisine “evet, ben onu tanıyorum” demek için mutlaka hikayesini bilmem gerekiyor. Ve evet, hikayesini bildiğim herkesi, kendisiyle bizzat tanışmamış olsam bile, tanıyor kabul ediyorum.

        Benim gibilerin, hele ki biyografi kitabı okuma alışkanlığı varsa çevresi çok geniş oluyor. Sokakta görse tanımayacağı yüzlerce kişinin hayatı tanıdık, düşünsenize. Geçtiğimiz akşam AKM’de Nilgün Belgün ile Aşk ve Komedi’yi izledim. Vakitsizliğime verin; 400. oyunmuş ama ben henüz gidebildim. Biliyor musunuz ben artık Nilgün Belgün’ü tanıyorum. Hani bir yerde denk gelsek, hayatına dair herhangi bir anısının orta yerinden girebilirim. Üstelik gösteri boyunca öyle hissettirdi ki, o da bozuntuya vermeden muhabbeti devam ettirebilir. Çocukluğunu, evliliğini, sanat hayatını anlattı. Daha önce bildiğim bir Nilgün Belgün vardı. Ama şimdi “tanıdığım” oldu. Bunu samimiyetiyle yaptı.

        KADINLAR BAYILDI

        İzleyicilerin büyük çoğunluğu kadındı. Tam olarak hedeflenen kitle kimdi bilemiyorum ama bence oyun, büyük oranda orta yaşlı kadınlar için biçilmiş kaftandı. Zaten hepsi ayılıp bayıldılar.

        Öncelikle Nilgün Belgün’ün performasına ama en çok da, kendisiyle dalga geçme meziyetine. 400 oyun dile kolay. Bana sorarsanız sırrı, hikayesinde. Orta yaşına gelmiş, gençlere taş çıkaracak ruh diriliğinde bir kadın.

        4 kez evlenip boşanmış. Bunu gizlemiyor, aksine hepsinde severek evlendiğini söylüyor, pişmanlık kelimesini bir kere bile telaffuz etmiyor.

        “Kalkıştım, yaptım, elalem ne der demedim, sonucuna katlandım, bir kere bile pişmanlık duymadım, hepsi üst üste eklendi ve beni ben yaptı” diyor.

        Rol yeteneği, sesi, yıllar yılı emeği neyse de, sırf bu özgüveni bile takdire şayandı. Kadınların gıpta ettiği bütün özellikler sanıyorum bir vücutta toplandı. Sanıyorum bir süre daha İzmir’de olacak. Bence kaçırmayın, nice 400. oyunlara nice; özüne hikayesine güvenen, saklamayan aksine seren kadınlara.

        Diğer Yazılar