Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cep telefonunuzun tüm fonksiyonlarını kullanıyor musunuz? Her şeyden önce, cep telefonunuzun bütün fonksiyonlarını biliyor musunuz?

        Ben bilmiyorum mesela. Üstelik bu bilmediğim fonksiyonlar bir araya gelip, durmadan telefonumun şarjını bitiriyor.

        En sevdiklerimle konuşurken araya giriyor, konuşmayı kendi kendine sonlandırıyor, lafımı yarıda kestiriyor.

        Tanımadığım ve bilmediğim fonksiyonlar, benim hayatıma müdahale ediyor. İşin ilginç tarafı, telefonumu bu malum özelliklerinden dolayı satın aldım. Fazlam olsun, eksiğim olmasın diye en yüksek hafızalısını, dolayısıyla en hızlısını tercih ettim.

        Nereye yetişiyorsam ya da bir şeylere daha hızlı bağlanmak bana ne katacaksa? Kendimi ara ara, sırf masaüstünde her an ulaşılabilir olduğu için, olmadık yerlerin hava durumuna bakarken buluyorum.

        Gün sonunda toplamda bir saate yakın süremi, telefonumun hayatıma kattığı, ancak hayatıma hiçbir artı değer katmadığı fonksiyonlarını kontrol ederek harcadım.

        Sonra düşündüm; acaba günde bir saat sadece ve sadece kendime ya da kendi paşa gönlümün istediğine ayırabiliyor muyum?

        ALO DİYELİM YETER

        İnanır mısınız, cep telefonumun hayatımı kolaylaştırmak şurada dursun, zorlaştırdığını hissediyorum. Aynı telefona sahip bir başkası, benim hiç müşerref olmadığım bir fonksiyondan verim aldığında, kendimi yetersiz görüyorum. Alt tarafı küçük, üç boyutlu bir dikdörtgen alet, benim stres kat sayımı artırıyor. Bir süredir Nokia 3310’un haberlerine denk geliyorum. Ciddi biçimde ilgileniyorum.

        3310 çıktığında ben ortaokuldaydım. Bence süper bir telefondu. Kullanıcının telefondan, telefonun kullanıcıdan fazla beklentisinin olmadığı muhteşem günlerdi. Şarjı da bayağı dayanırdı.

        Nokia’nın bunca sözüm ona akıllı telefon varken, 3310’u yeniden diriltme çabası, şirketin hesaplanmadan yola çıkılmış bir politikası olmasa gerek.

        Yüksek olasılıkla her geçen gün artan sadelik gereksinimimizin öngörüsü.

        AKILLI DEĞİL DEMEK Kİ

        Sadelik” son zamanlarda bana kendimi en hissettiren kelimelerden birisi. Nitekim, hiçbirimiz değiliz. Zaten istesek de olamıyoruz. Etrafımız sadelikten bizi uzak tutacak detaylarla dolu.

        Bana sorarsanız teknoloji, sadelik ile aramızdaki en büyük düşman.

        Bence insanoğlu, akıllı telefonları akıllıca yönetecek kadar akıllı değil.

        Eğer basit bir alet, insanın hayatını zora sokuyor, vaktini alıkoyuyor, stres yüklüyorsa, muhtemel verimi akıllıca alamıyoruz anlamına geliyor.

        Siyah beyaz ekranlı, tek fonksiyonu telefon ve mesajlaşma olan cep telefonlarına çok sıcak bakıyorum. Her alanda sadeleşmek istiyorum. Buna her an elimde tuttuğum, yetişkinlerin emziği sayılabilecek cep telefonlarından başlamak gerektiğine inanıyorum.

        Diğer Yazılar