Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ana yüreği, ana kucağı, anne şefkati, anne yemeği, anacığımın el emeği diye diye anneleri, kırılgan ama sıcak, eşsiz fakat yumuşak, nadir ama aynı zamanda narin yapıda varlıklar olarak belledik. Genel düşüncemiz; babanın mangal yüreği, güçlü kolları, geniş kucağı ve kapı gibi sağlam duruşunun, annede olmadığı yönünde. Bizzat bizi içinden çıkarıp, dünyaya getiren kişinin meziyetleri süper, ancak gelin görün ki fazla güçlü değil. Dört bir yanı insana huzur veriyor mamafih fazla kudreti yok.

        Size bir şey söyleyeyim mi; hani yılda bir gün meclise çıkmak gibi, yarın babalar annelik yapacak, anneler baba olacak deseniz, affınıza sığınarak söylüyorum, babalar akşam saatini getiremezler. Yedirmek, içirmek, uyutmakta sorun yok.

        Fakat tıpkı bir anne gibi, meydana getirmiş olmanın verdiği sorumluluk duygusu, en doğru terbiyeyi verme kaygısı, gelecek endişesi, ruh hali analizi gibi beyinsel yorgunluklar işin içine girerse, babalar birkaç saate kalmaz havlu atarlar.

        Anneler ise ferah ferah babalık yaparlar hatta kalan sürede, babaların geçici annelik görevlerine yardımcı olurlar.

        Allah gecinden versin, mademki malum biyolojik süreç, her iki ebeveynin çözüm ortaklığı sonucunda gerçekleşiyor, kimse eksik olmasın. Ancak yerini de bilsin, bükemediği bileği bir zahmet öpsün.

        ELLERİNİN TERSİYLE YÖNETİRLER

        “Elinin hamuru ile erkek işine karışmak” ifadesinin hayranıyım. Fark etmişsinizdir, sık sık severek kullanıyorum. Muhtemelen evinde, evin temel gıdası olan ekmeği yapan kadını, yaptığı işi aşağı görmek suretiyle meydana getirilmiş bir ifade.

        Hani erkekler öyle zor işler yapıyorlar ki, kadınlar bırakın becermeyi mümkünse müdahil bile olmasınlar. Gölge etmesinler, başka da ihsan eylemesinler.

        Size bir şey söyleyeyim mi? Tek çocuklu kadının dahi şansı var ama net olarak diyebilirim ki; birden fazla çocuklu bir kadın, ferah ferah ülke yönetebilir.

        Dahası çocuklarını layıkıyla büyüten, çok çocuklu bir annenin, ülke yönetimini ayağına yaptıracağı, elinin tersiyle dört bir yanı idare edebileceği inancındayım.

        Bütün mesele sağlam bir organizasyon şeması ve sonrasında denetim değil mi? Annenin hayat felsefesi zaten bu. Şuncacık ülkeden mi korkacağız?

        O yüzden demem o ki, anneleri sevin, sayın, elini öpün, omzuna yatın, ağlayın, zırlayın, şefkat dilenin, zeytinyağlı yemeğinin suyuna, ekmek bana bana yiyin ama en çok korkun. Anneler, kudretinden korkulması, önünde saygıyla eğilinmesi, düğme iliklenmesi gereken varlıklar.

        Babanıza da saygıda kusur etmeyin, adamcağızı hor görmeyin tabii.

        Ancak yarın Anneler Günü. Kudretli, korkusuz, eşsiz ve bir o kadar mütevazı annelerimizin günü. Allah başımızdan eksik etmesin, henüz çocuğu olmayan kadına evlat, çocuklarının başında olana sağlık versin! Söz gün gelecek, Sezar’ın hakkını Sezar’a verecek, babaları da zevkle öveceğim, ama bugün onların günü değil.

        Diğer Yazılar