Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Eşyalarla duygusal bağ kurmak kötü bir alışkanlık, katiyen tavsiye etmiyorum. Nasıl bir his olduğunu biliyor, yakınen tanıyorum, çünkü bizzat bünyemde gezdiriyorum. Sahip olduğum ya da bir şekilde etkileşimde bulunduğum bilimum nesne ile duygusal ilişki kuruyorum. “Atsan atılmaz, satsan satılmaz” deyimi, tam da benim yadigar eşyalarım için söylenmiş. Mesela, ayakkabım eskimiş, kabul ben de görüyorum. Ancak başkalarının göremediği bir şey var; o da benim, onu eskitene kadar yaşadıklarım. Kendi kendine eskimedi ya bu meret? Biz onunla birlikte yürüdük ve büyüdük. Peki söz, bir daha giymeyeceğim ama vermeyeceğim, atmayacağım. İşin kötü tarafı tamir de etmeyeceğim. Dağınık kalırsa, sanırım kendimi daha iyi hissedeceğim.

        Taşınmak benim gibiler için işkence. Bir göz odadan çıkıp, saraya geçileceğini vaat etseler dahi nafile. O bir göz odadaki anılar, sarayın içine sığmaz ki. Belki de bu yüzden, vintage kıyafetlere ve hatta müzayedelerde satılan antika eşyalara karşıyım. Sanki, anılar, kokular ve kişiler birbirine karışacak gibi. Düşüncesi bile dehşete düşürüyor. Gelin görün ki, kimisi de bayılıyor. O müzayede senin bu müzayede benim gezsin, antikaları toplasın, tanımadığı insanların anılarını biriktirsin diye fırsat kolluyor.

        YAŞLANMA KORKUSU

        Kullan- at... En sevdiğimiz kelime. Süper pratik değil mi? Hızlı moda sayesinde, bir gömleği çok uygun fiyata alıyorsunuz, bir yıl giyiyor, eskidiğinde, yıprandığında atıyor ve yenisini alıyorsunuz. Benim gibi, fonda sürekli Çoşkun Sabah’tan “Anılar” çalmasından memnuniyet duyan bir karakteriniz yoksa, arkanıza bile bakmıyorsunuz. Ancak bu durum yıllar içinde hiçbir şeyi biriktirmemeye sebebiyet veriyor. Geriye dönüp baktığınızda etraf bomboş. Geçmişiniz, eviniz tertemiz, çünkü her şeyle yüzeysel bağ kurdunuz. Hiçbir şeyin koleksiyoneri değilsiniz. Daimi bir fonksiyon takipçisisiniz. Sorun şu ki, eşyalarınıza paralel olarak, ilişkilerinizde de fonksiyon arar hale gelmişsiniz. Herkesi, “olduğu” kişiden dolayı değil, size sağladığı fayda eşliğinde hayatınızda tutuyorsunuz. Sorun şu ki, etrafa verdiği tek kullanımlık değer azaldıkça, yaşlanma ve rafa kalkma korkusu da bir o kadar artıyor.

        Diğer Yazılar