Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İnsanoğlu neden seyahat eder?

        Siz bu satırları okurken, ben bir seyahatte olacağım. Nispet yapmak bir yana, bir de utanmadan insanoğlunun neden seyahat ettiğini kurcaladığım yazımı, sizlere okutacağım.

        Benim sebebim belli; birazcık da olsa rutinlerimden uzaklaşmak, kendimi dinlemek ve mümkünse kendimi daha çok sever bir vaziyette, yaşam alanıma geri dönmek.

        Biraz önce önümden geçen, en genci 65 yaşında olan kafile bana malum soruyu sordurttu; insanoğlu neden seyahat eder?

        İş, eğitim ya da sağlık için zorunlu seyahatler başımızla beraber. Ancak yeni yerler görmenin en primitif gerekçesi nedir? Hemen cevap vermek isterim; daha iyi yaşam olanakları tanıma ve yer değiştirme, başka bir deyişle göç etmektir.

        Bakınız bizzat tarihin içine; misal Kanuni Sultan Süleyman... Buradan kalkıp ta Viyana’ya, at sırtında, Sacher Torta yemeye gitmemiştir kanımca.

        Demek ki insanoğlunun doğasında daha iyisini arayıp bulma, bulunca fırsatı kaçırmadan çöreklenme mevcut.

        İşte bu sebeple öğrenciyken, henüz hala yıllarını eskiteceği yolu seçmemişken, sırtında çantası, hemen her boşluğu, dünyayı tanıyıp kendine en iyi imkanları yaratma peşinde değerlendirenlerin hayranıyım.

        Kendi adıma konuşmam gerekirse, yapamadım. Ancak yapanları, izlerken bile keyif almaktayım.

        **************

        BUNCA YER VARKEN...

        Aslına bakarsanız yaşlıları da anlayabiliyorum. Bugün 70’lerini sürenlerin gençliğinde, dünya bu denli küçük değildi. İmkanlar yetersizdi.

        Sık seyahat edenler parmakla gösterilecek kadar azdı. Fakat öte yandan, önümden geçen kafilenin neler düşündüğünü hayal etmeden duramıyorum.

        Dünya, her yeni keşifte, gençlere, elindeki kutunun içinden “bakın gençler; bende neler var” şeklinde akıl çelici imkanlar sunarken, yaşlılara ancak -sözüm meclisten dışarı- “seni koca enayi, dünyada bunca cennetten kopma yer varken, sen gittin ömrünü oralarda tükettin” diyor. Kıyamam, onlar da takma dişleriyle hala gülümseyerek poz veriyor.

        Yalnızca güzel anıların hatırlandığı ve bir öncekinde trenin kaçtığı imkanların değerlendirildiği, spiritüalistlerin deyimiyle, keyifli bir reenkarnasyon dilemekten başka çaremiz var mı?

        Diğer Yazılar