Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Haftasonu, Ayla adında küçük bir kızla tanıştım. Çekik gözlü, siyah saçlı, dünya tatlısı. İnsanın içinde, sarıp sarmalama isteği uyandıran bir bakışı var. Üşüdü diye değil, korumak, kollamak, kötülüklerden uzak tutmak için...

        Süleyman Astsubay sahiplendi. Hem de ne sahiplenme... Hani o yapmasaydı, ben de aynısını düşünmeden yapardım.

        Eminim içinde birazcık vicdan kırıntısı olan herkes, aynı şekilde davranırdı. Bırakmazdı Ayla’yı. Kopamayacağını bile bile bağlanırdı.

        Hayal kırıklığı ihtimalini aklına getirmeden, “ben senin annenim, babanım, bana güven, sırtını yasla, seni hiç bırakmayacağımı düşünüp rahatla” derdi.

        Ayla da güvendi Süleyman’a. Onlar birbirine bağlandıkça, biz de sahiplendik Ayla’yı. Ailenin çocuğu gibi hissettik. Bizim kız yapıverdik.

        AKADEMİ KAYBEDER!

        Şayet, ara olup ışıklar açılmasaydı, film olduğunu hatırlamayacaktım. Ayla bir film. 2018 Oscar Ödülleri’nde, Yabancı Dilde En İyi Film dalında aday adayı.

        İlk bakışta savaş filmi gibi duran, aslına bakarsanız alakası olmayan, enternasyonel bir duygudan; sadece “sevgi”den bahseden bir hikaye. İlk aday adaylığı tecrübemiz değil, daha önce de umutlandık sonra da heveslerimiz kursağımızda, umudumuzu başka bayraklara kaptırdık.

        O sebeple, bu kez, kesin alırız gibi ifadeler kullanmak istemiyorum. Sadece Akademi’ye şunu söylemek istiyorum; sizin yerinizde olsam, Ayla’nın gerçek hikayesini müzeme katamamayı kendime “kayıp” sayardım.

        Gözleri iri, ancak hikayesi, göz bebeklerinin çapından misliyle derin hikayenin bir parçası olamadım, birlikte anılamadık diye hayıflanırdım.

        HER TÜRLÜ KAZANDIK

        Süleyman Başçavuş’un cephede çarpışarak değil, kendisiyle çelişerek, geride bıraktıklarını karşısına alarak, topyekün kendini adadığı hikayesiyle adımız birlikte anılmıyor diye, içten içe pişmanlık duyardım.

        Fakat kendi adımıza konuşmam gerekirse; biz her türlü kazandık.

        Ayla’nın gönlünü, sinemaseverlerin beğenisini, Kore Gazileri’nin alkışını kazandık.

        Ayrıca bir şey diyeyim mi, filmi yabancı bir arkadaşımla izledim. Merhabadan başka Türkçe bilmeyen, son derece İngiliz bir arkadaşımla...

        Tek bir repliği bile anlamadan, oturup ağladı, tüm gece Ayla’yı düşündüğünü söyledi.

        Bence olay bitmiştir. Resmi olmasa da, gönüllerimizin şampiyonu.

        Ayla ile mutlaka tanışın.

        Bence çok memnun olacaksınız.

        Diğer Yazılar