Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yaşadığım şehrin öyküleri, sokakları, kültürü beni cezbeder. İzmir’in tarihi ile ilgilenmek başka bir keyiftir.

        Rahmetli arkeolog Şükrü Tül, gazeteci ağabeyim Yaşar Aksoy, Erkan Serçe Hoca araştırmalarını ilgiyle okuduğum isimlerin başında gelir.

        Diyeceğim o ki; bu ilgiye rağmen İzmir’in o çok özel hikayesini arkadaşım, İzmirli şair Tuğrul Keskin’in kitabıyla öğrendim.

        Yaklaşık iki yıl önce yayınlandı, ‘Zito i Epanastasis’ (Yaşasın İsyan)

        Tuğrul’un şairliğine ayrı kıvam kazandıran, usta maharetli şiirlerini sevdim ve kitabın konusuna bayıldım.

        İzmir’in işgal yıllar zamanları.

        Yunanlı askerler kaldıkları 3 yıl, 3 ay 22 gün boyunca onbinlerce Türk ölmüş, savaşın daha nice kara yüzü yaşanmış.

        Bizleri düşündüren bir soru vardır mesala.

        Yüzyıllarca barış içinde yaşayan Rumlar komşusuna, dostuna, arkadaşına nasıl bu denli barbarlaşmışlar?

        Güzel öyküler de yaşanmış tabii, arkadaşlarının çocuklarını sandıklarda saklayanlar, eşine dostuna Rumca öğreterek onların kendilerinden olduğuna yemin edenler.

        Bazıları tevatür ama kayıtlara geçen gerçekler var.

        İşte onlardan birini hatırlattı Tuğrul.

        Anadolu’nun işgaline ve emperyalist paylaşıma karşı çıkarak, savaşmak istemeyen 200 Yunan askerin kurşuna dizilmesini...

        KARDEŞİME KURŞUN SIKMAM

        1921 yılının Ocak ayının birinci günü Yunan Krallığı’nın emri üzerine, subaylar son kez soruyor:

        Türklere silah sıkmayarak savaşmayı reddediyorsunuz. Bu vatana ihanettir, ölümle cezalandırılacaksınız. Tutumunuzda kararlı mısınız? “

        Tereddüt yok, bir ağız bağırıyorlar.

        Kardeşime kurşun sıkmam”

        Olayın, Yunan Genelkurmay Başkanlığı’nın arşivlerinde vatana ihanet olarak arşivlendiği iddia edilmekte.

        Aynı yıllarda savaş karşıtlığının Yunan halkı içinde güçlü bir destek bulduğu ve komünist askerlerin ordu içinde örgütlendiğinin belgeleri de mevcut.

        Avrupa üzerinde gezen komünizm hareketi 1917 Ekim Devrimi ile birlikte ütopya olmaktan çıkmış ve proletarya diktatörlüğünün inşası olarak kendini göstermeye başlamıştı.

        Emperyalist savaş ve işgallere karşı halkların birlik ve kardeşliğinin güçlenmeye başladığı zamanlar 200 askerin ölümü göze alan o kararlı duruşunu açıklıyor.

        Sadece Türklere değil hiçbir halka düşmanlık beslenmezken, ezen sınıflara ve emperyalistlere karşı olan kin ve nefret dile getiriliyor.

        O bildiriler de kayıtlarda hala mevcut.

        Tuğrul sağolsun, eserinin ardından İzmir bu anlamlı mirası fark etti.

        200 Yunan askerini katledilişlerinin 94’üncü yıldönümünde ilk kez, iki yıl önce andık.

        Muhteşem soğuk bir günde, askerlerin idam edildikleri Balçova İnciraltı sahiline karanfiller bıraktık. Şimdilerde 9 Eylül İzmir’in kurtuluşu yazılarını hazırlarken, onlar da geldi aklıma.

        Görkemli bir heykel yapılmalı ve 200 asker mutlaka ölümsüzleşmeli.’ diyorum.

        Ve üzerine bugünlerde ayrı bir anlamı olan o sözcükler kocaman harflerle yazılmalı.

        KARDEŞİME KURŞUN SIKMAM”

        Ne dersiniz, İzmir’e yakışmaz mı?

        Diğer Yazılar