Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Uzun yıllar ziyaret etmiştim Karşıyaka Çocuk Esirgeme Kurumu’nu.

        Bir grup arkadaş, eşten dosttan, etraftan topladığımız giysileri, (özellikle o dönem örgü pek modaydı!) kırtasiye malzemelerini, oyuncakları toparlar çocuklara uzanırdık. Etrafımıza toplanmalarını, hediyeleri keyifle açmalarını coşkuyla izler, haksızlık doğmasın diye imtina ederdik.

        Zamanla çoğunu isimleriyle bilir hale geldik.

        Bunları ‘ah ne kadar iyi insanlardık’ vurgusu için yazmıyorum, bilakis Karşıyaka’da oturanların çoğu bizden çok daha özveriliydi.

        Tabii gençtik, o coşkuyla bu tarzın olumsuz yanları varsa da göremezdik. Zaman hızlı aktı.

        Bizler hayat gailelerine daldık ama Bakanlığın politikaları hatta ismi de değişti; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, yeni politikalar geliştirdi.

        Çocuk Esirgeme Yurtları, 6-8 ya da 10-12 çocuğun barınarak yaşamlarını sürdürebileceği, şehirle bütünleşecekleri sevgi evlerine, çocuk yuvalarına dönüştürülüyordu. Şehirlerin merkezi noktalarında, aile ortamına benzer evler oluşturuldu, odalar sıcaklık kazandıran dekorlarla tefriş edildi. Ancak bir zaman sonra Bakanlık bu modellerin de yeterli olamadığını öne sürerek, yeni model arayışına gittiklerini açıkladı. Yeni modelin ne kadar işe yaradığını bilemiyoruz, elimizde bir veri yok ancak sanki bu kez çocukların toplumla ilişkisi koptu.

        Kulağımıza gelen bilgiler de çocukların artan kişilik bozuklukları yaşadığı yönünde.

        Gönüllü anne modelinin kurulamaması, evlerde koğuş stili nizamiye sistemi uygulanması, yetersiz eğitimli personel, gelecek kaygısının giderilememesi gibi etkiler istenen sonucu yaratmıyor.

        Sevgi Evleri’, ‘Çocuk Evleri’ fikir olarak güzel ve önemli. Çocukların kente, hayata adapte olarak yaşaması üzerine kurgulanmış bir yaklaşım.

        Ancak geçmişi bilen biri olarak söylüyorum; bu yaklaşım onları hayattan, hayırseverlerden daha çok koparıyor.

        Bu kez şehrin içinde sevgi tecriti yaşamaya başladılar.

        SAYI ARTIYOR

        İlk çocuk evi 2000 yılında Ankara’da açılmıştı.

        Bakanlık 2015 verilerine göre, yurtlarda kalan 12 bin 466 çocuğun sevgi evlerine yerleştirilmesi sürüyor.

        Çocuklar evlere yaş ve cinsiyetleri dikkate alınarak yerleştiriliyor.

        Türkiye’de 450 sevgi evi, 930 çocuk evi bulunuyor. 55 bin çocuk ise maddi durumları olmayan ailelerinin ailesinin yanında destek verilerek bakılıyor.

        Koruyucu Ailelik’ ise hala yeterli ilgiyi görmüyor.

        Yeni gelişmelere, teknolojik devrimlere rağmen ülkede korunmaya muhtaç çocuk sayısı azalmıyor, artıyor. Sokak çocuklarının kurumsal çatıya alınması da elbette bu artışın bir nedeni. Sonuçta devlete emanet edilmiş her çocuğun hikayesini toplum yazmış demektir.

        Eğitimsizlik, yoksulluk, eşitsizlik, yanlış politikalar adına ne derseniz deyin o çocukların tümünün velisi bizleriz. ‘Bu çocuklara sahip çıkmazsan geleceğe kurulmuş saatli birer bombaya dönüşürler’ gibi faydacı yaklaşımlar da itici. Onlar çocuk ve iyi niyetli insanların sevgilerine ihtiyaçları var.

        O yüzden çözüm, sevgi evlerini geliştirmek, sosyal ortamlarla bütünleştirmek.

        Ancak ‘Sevgi Evleri’ bugüne kadar ki en iyi model de olsa şimdilik içinde ‘sevgi’ eksik görünüyor.

        Diğer Yazılar