Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        21'İNCİ yüzyılda insanlığın ulaştığı en ileri yönetim biçimi şudur: Halkın seçtiği parlamento, oradan çıkan hükümet, hükümetin kontrol ettiği silahlı güç ve tüm bunların hukuka uygunluğunu denetleyen yargı. Zaten kuvvetler ayrılığının temeli de bu. Kısaca siviller yönetir, parlamento kanun yapar, tüm devlet mekanizması da uyar, karşı çıkanı da silahlı güç etkisiz kılar. Peki kim denetler? Hukuk Ya bu güçlerden herhangi biri hata yaparsa ne olur? Yanıt çok basit? Hukuk devreye girer, ceza verir. Bakın kanunlar demiyorum, hukuk, yani evrensel hukuk ilkelerinden söz ediyorum. Çünkü siz, parlamentoda yeterli çoğunluğa sahipseniz, temelini hukuktan almayan bir kanun da çıkarabilirsiniz. Ama böyle kanun var diye, "Olay hukukidir" denemez.

        *

        Günlerdir Arınç'la ilgili iddialarla yatıp kalkıyoruz. Çünkü ortada, iki subayın hukukla çizilmiş "görev sınırını aştığı" iddiası var. Ve buna ilişkin "karineler" de var. Peki bu iki subayın, hukuk dışına çıkıp çıkmadığını kim denetleyecek? Tabii ki hukuk. Hukuk da bunu, o iki askerin çalıştığı yerde, ofisinde, bilgisayarlarında delil arayarak yapmaya çalışıyor. Eğer, aranan yerlerde korkulacak, hukuk dışılığı gösterecek bir şey yoksa endişeye gerek var mı? Siz bir askere teslim ettiğiniz "kozmik sırlarınızı", bir "hâkime" neden açmayasınız? İnsanları ömür boyu hapse mahkûm etme yetkisine sahip bir "hâkim", devletin öteki görevlilerinden daha mı az güvenilirdir? Diyelim ki, o "hâkim" bile taraflı. Onu denetleyen başka bir hukuk mekanizması yok mu?

        *

        Bakıyorum, toplumun bir kesiminde bir "mağlubiyet" havası var. Atatürk'ün sözlerinden, "Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış..." yazıları internette dolaşıyor. Toplumun bir kesimi, "kalesi zapt edilmiş" hüznü içinde?

        *

        Aklıma şu atasözü geliyor: "Şeriatın kestiği parmak acımaz." Tabii bunu söyleyince, "Ah işte biz de zaten şeriattan korkuyoruz" diyecekleri de duyar gibiyim. Hayır ben şeriatçı değilim. Burada kastettiğim de "şeriat" değil. Buradaki şeriat, "kanunlar, hukuk" anlamında. Yani "Hukukun kestiği parmak acımaz". Türkiye'de hukuk değil midir ki, parti kapatır, insanlara siyasi yasak koyar. Hukuk değil midir ki, yüzde 47 ile gelen partiyi mahkûm eder. Hukuk değil midir ki, 367 diye tutturup Cumhurbaşkanı seçtirmez. Hukuk değil midir ki, seçilmiş belediye başkanlarını kelepçeletir. O zaman, burada niye hukuk işlemesin? Ve hukuk işliyorsa, niye "kaleler zapt edilmiş" olsun?

        Kadını camiden kovma

        GAZETELERDE okudunuz, Erzurum'da İsmailağa Cemaati'nden birinin cenaze törenini izleyen kadın gazeteciyi cami dışına çıkarmışlar, çalışmasını engellemişler. Hangi devirdeyiz? Cami gibi kutsal mekâna bir başkasını sokmamak dindarlık mıdır? O cami, gazeteciyi sokmayan kişinin babasının malı mıdır? Meslek örgütleri, kadın gazeteciye sahip çıkmayacak mı? Ve daha da önemlisi, kadın dernekleri, neredesiniz? Susup sokağa çıkmanızı engellemelerini mi bekleyeceksiniz?

        Diğer Yazılar