Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Siz “önümüze sürülmüş Türkiye gündemi”ne saf-saf kafa yorarken, “tezgaha konulmuşlar”da, insanlık, ahlak, vicdan, haysiyet, şeref, utanma, arlanma gibi insani duygular ararken, ulaştığınız sonuçla, içiniz kararıp mideniz bulanırken, ben sizi 3-5 dakikalığına günümüzden 2.100 yıl öncesine götüreceğim.

        Dünya tarihinin, gelmiş-geçmiş en ünlü, en bilgili, en kültürlü, kendisine gerçek insanlığı hedef olarak koymuş hatiplerinden, avukatlarından Romalı Cicero’nun, oğlu Marcus’a hitaben yazdığı “Yükümlülükler Üzerine” kitabından bir “insanlık-ahlak” hikayesi anlatacağım.

        Oğlum Marcus!...

        Kültürlü birisi olan Romalı Süvari C.Canius, boş zamanlarını değerlendirmek üzere sıklıkla Syracusea’a gider ve arkadaşlarını davet edebileceği, insanların onu rahatsız etmeden yararlanabileceği araziler satın almak istediğini söylerdi.

        Durumu bilen bir zengin Canius’a, “asla satmayı düşünmediği bir bahçesi olduğunu, istediği gibi yararlanabileceği”ni söyleyip akşama aynı bahçede düzenleyeceği yemeğe davet eder.

        Her kesimden insanla yakın ilişki içinde olan zengin, çevredeki balıkçıları çağırarak akşama bahçesi önünden balık tutmalarını ister ve devamında yapacaklarını anlatır.

        Sahtekarın tezgahı...

        Tam vaktinde bahçeye gelen Romalı asker için mükellef bir sofra hazırlanmıştır. Denizdeki balıkçılar, yakaladıkları balıkları sırayla getirip, zenginin ayakları önünde sıralamaya başlar.

        Meraklanan Canius ev sahibine sorar: Neler oluyor burada? Bu kadar çok kayık, bu kadar çok balık!...

        Zengin cevaplar:

        Şaşılacak ne var ki?.. Syracusea’deki bütün balıklar burada bulunuyor. Su da buradan doğar... Bu ev, bu bahçe olmasa, bu balıkçılar yaşayamaz...

        Arzu ile yanıp tutuşan Canius, zenginin evi kendisine satması için ısrarcı olsa da, o her defasında “hayır” der... Sonunda zengin, çok iyi bir paraya evi konuğuna satar.

        Böyle bir bahçeye sahip olduğunu için çok mutlu olan Canius, ertesi gün tüm yakın dostlarını yemeğe davet eder... Heyecanla erkenden bahçeye giden Romalı, bir gün önce deniz yüzeyini neredeyse kaplayan balıkçı kayıklarından hiç birisini göremez.

        Şaşkınlık içinde zenginin kapısını çalar ve sorar:

        Bu gün balıkçılar için tatil mi? Zira denizde hiç birisini göremiyorum...

        Bildiğim kadarıyla tatil değil. Zaten kimse burada balık avlamaz ki... Bu yüzden dün burada olup bitenlere ben de şaşırmıştım...

        Böylelerinden hayır gelmez...

        Genius çok sinirlense de yapacağı hiç bir şey yoktur. Zira çalışma arkadaşım ve dostum C.Aquillius (zamanın ünlü hukukçusu-konsülü), dolandırıcılık üzerine kural koymamıştı. Bu meseleyle ilgili olarak ne zaman kendisine, “ağır cezaya giren dolandırıcılık koşulunun ne olduğu” sorulsa şöyle yanıt veriyordu: Başka bir şeyin gösterilip, başka bir şeyin yapılması...

        Tanım konusunda deneyimli bir insandan beklenebileceği gibi, bu harika bir tanımdır. O halde hem Syracusealı, hem de başka bir şey gösterip başka bir şey yapan herkes sahtekardır, ahlaksız ve kötü niyetlidir. Anlaşılıyor ki oğlum; böyle insanların hiç bir eylemi yararlı olamaz. Zira bu tür çirkin insanlardan hep tuzaklar beklenir...

        Bu 2.000 küsur yıllık yaşanmışın “kıssadan hisse”sini size bırakıyorum... Gerekli alt yapınız, donanımınız, bilginiz, kültürünüz ve de mutlaka “doğru düşünme donanımı ve ahlakı”na sahipseniz, onlarca sonuca ulaşabilirsiniz...

        Birileri tarafından doldurulmuş bir midenin beslediği bir beyne sahipseniz, zaten “kıssadan hisse” bile size haram...

        Diğer Yazılar