Müdürler tamam; sıra öğretmenlerde...
Sadece İzmir’de 700 civarında okula müdür atamasında yaşananlar, “ön eleme” olarak değerlendirilebilecek “puanlama sistemi”nde, puan verme hakkına sahip kişilerin, hayatlarında hiç karşılaşmadıkları insanlara nasıl haksızlık edebildikleri, bu ülkenin düşünebilen insanları, özellikle de çocukları eğitim çağında olan ailelerin vicdanını sızlatmakla kalmadı, ülkemizin geleceği olan çocuklarımız açısından da endişelendirdi.
Bu alandaki çarpıklıklar, HT Egeli’yi yayına hazırlayan arkadaşlarımızın, eğitime verdikleri önemin bir göstergesi olarak sayfa sayfa yer aldı
Yine HT Egeli’nin hafta içindeki manşetlerinden birisinde, “puanlama sistemi”ni geçen okul müdürü adaylarını sözlü sınava alanlara yöneltikleri “sınav soruları”nı görünce, insan istemez, ülkemizin geleceği çocuklarımızın eğitim aldıkları okulları yönetecek kişileri seçenlerin “mesleki yeterliliği”ni sorgulamadan edemiyor.
“Müdür Operasyonu”nun hemen ardından, Türkiye çapında 400 bin öğretmene sıranın geldiği konuşulmaya başlandı. Dilerim; okullar açılmış, öğretmenler iş başı yapmış, içinde parçalanmış aile, öğretmen çocuklarının okul durumu, kiralık ev derdi, taşınma telaşı, kış kıyamet ortası gerçekleri dikkate alınarak “öğretmen operasyonu” öğretim yılı sonuna bırakılır.
Aksi; Milli Eğitim’de yeni bir kaostur ve bu da ülkemize de, çocuklarımıza da, öğretmenlerimize de zarar verir...
İZSU: “Okul engeli”nde keyfilik yok...
Geçtiğimiz günlerde bu köşede çıkan “İZSU’nun okul açtırmam inadı” başlıklı yazı üzerine, kurum genel müdürlüğünün bir açıklaması elime geçti. İzmir’de yeni bir okul açılmasına karşı olmadıklarını belirten İZSU yetkilileri “ortada bir keyfilik yok, yasal zorunluluk var” diyor.
Açıklamada dikkatimi çeken bir bölüm şöyle;
“Yönetmelik gereği “Orta ve uzun mesafeli koruma alanlarında; yerleşik nüfusun gereksinimlerine yanıt verecek, kamu yararı içeren kamu yatırımlarına gereksinim ortaya çıkması durumunda, belediye hizmet alanı, kapalı tesis alanı olmayan açık spor alanları, atık transfer tesis alanları ile ilgili Bakanlıkların yatırım programlarında yer alan ticari niteliği bulunmayan temel eğitim ve orta eğitim gibi eğitim tesislerini, dispanser ve sağlık ocaklarının yapılmasına, ilgili Bakanlıkların tip projelerine uygun olmak ve İZSU’nun uygun görüşü alınmak koşuluyla” izin verilebilmektedir.
İZSU yöneticileriyle polemiğe girmek istemem. Hele hele söz konusu İzmir’in en önemli su kaynağının her türlü kirlilikten korunması gibi önemli bir konuda.
Ancak, aynı yerde, aynı konumda, aynı uzak koruma havzasında yıllarca “sanayi ruhsatı” ile hizmet veren bir binanın, el değiştirmeden sonra nasıl olup da “depo”ya çevrilip “okul bile olamaz” durumuna düşürüldüğünü, yönetmelikler çerçevesinde “ticari niteliği bulunmayan eğitim tesislerine” izin verildiği halde, aynı niteliği taşıyan özel sektör eğitim kurumlarına engel olunmasının gereğini kavramış değilim.
Kamu okulu-özel okul ayırımı normal değil...
Ayrıca bu kentin eğitim hayatına katkı sağlayacağı su götürmez bir okul, günümüz arıtma teknolojileri uygulanarak, tüm atıkları kontrol altında bulundurularak, Tahtalı Barajı’nın çok daha yakınına bile kurulabilir, diye düşünürken, İZSU yetkililerinin, Milli Eğitim tarafından ruhsatlandırılmış bir okulun, “özel okul-kamu okulu” ayırımına tabi tutma mantığını da çözmüş durumda değilim. Özel okullar sistem dışında, başlarına buyruk eğitim veren eğitim kurumları değil ki...
İZSU’nun sayın yetkilileri; lütfen konuyu bir kez daha düşünün, insanların aklına “keyfilik” gibi, İzmir’in suyunun temizliği konusunda gösterdiğiniz olağanüstü çabalarınıza haksızlık olacak nitelikte yakıştırmalar getirtmeyin. Okulun açılmasını değil, İzmir’in suyunu kirletmesini önleyecek her türlü teknolojik tedbiri aldırın...
***
NOT: Zeytin Hasat Şenlikleri’ne katılmak üzere hafta sonu Akhisar’dayım... İzlenimlerimi Çarşamba’dan itibaren sizlerle paylaşacağım.
