Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        19 Ocak 2015... Cumhurbaşkanı’nın, bakanlar kuruluna başkanlık etme günüydü, hayırlısı ile geride bıraktık... 20 Ocak Salı, haklarında çeşitli iddia ve belgeler bulunan 4 eski bakanın “Yüce Divan”a gönderilip gönderilmeyeceğinin TBMM’de oylanması günüydü, “beklenen sonuç”la noktaladık...

        4 bakan hakkında açılma teşebbüsünde bulunan dava dosyalarını inceleyen iigli savcılık “ortada dava açacak bir şey yok” dediyse, tümü hukukçulardan oluşan Meclis Araştırma Komisyonu çoğunluk oylarıyla “Yargılanmayı gerektirecek bir durum yoktur” diyerek ilgili dosyayı Meclis’e havale etmişse, milletvekilleri de o dosyayı geleceğe havale etti...

        İşin özeti; hukukla siyaset karşı karşıya gelmiş, siyaset galip gelmiştir...

        Dünyada ham petrol fiyatları hızla düşerken, “akar yakıt fiyatlarına zam yapan ülke olarak dünyada halen korumakta olduğumuz ‘enler’imize yeni bir eklenti” daha yaptık...

        ............................

        Bu “hız ve donanımla” yeni bir genel seçime gidiyoruz... İktidar kanadı, “muhalefetsiz anayasa yapabilecek bir meclis çoğunluğu”na ulaşmak, yani 376 milletvekilliği kazanmak için, seçime var gücü ile asılacak. Zaten bunu hedef olarak önüne koymuştur.

        Oysa anayasaların en makbulü, tüm kanatların, tüm kesimlerin bir araya gelerek, “vatan-millet, gelecek uğruna” asgari müştereklerde birleştiği “olgun” metinlerdir.

        Ne yazık ki; Cumhuriyetimiz’in kurulduğu günden bu yana sivil iktidarlardan hiç birisi, “sivil anayasa” yapmayı başaramamıştır.

        Kim bilir; belki de bu ilk, 2015 seçimleriyle ortaya çıkacak Meclis’e nasip olur...

        Bundan bir kaç ay önce iki eski bakanla paylaştığım masada (Yılmaz Karakoyunlu ve Prof. Dr. Suat Çağlayan) konu, milletvekili “donanımları” arasında kale gibi duran “dokunulmazlıklar”a geldi...

        Ben saf saf “milletvekili adaylarına getirilen temizlik şartları”, milletvekilliğinin devamı için tekrar aday yapılanların da var olmalı... Yani, milletvekili olarak geçirdiği yıllar için “temiz belgesi” almadan, yeni bir “’dokunulmazlık zırhı”na büründürülmemeli... Çoğu sivil toplum örgütlerinde uygulanan bu durum, TBMM’ye de getirilmeli...

        Haklarında büyük saygı beslediğim her iki eski bakan da yüzüme adeta acıyarak bakıp aynı cümleyi kurdu: “Sen hangi ülkede yaşıyorsun?...”

        64 yıllık bayat malzeme

        O günden beri, ne zaman aklıma “medeni ülkelerden demokrasi örnekleri, demokrasi uygulamaları, insan hak ve özgürlükleri” gelse, deneyimli, saygıdeğer, bunca birikimlerine, edindikleri bunca deneyime rağmen hala kişisel gelişimlerinin üzerine bir şeyler ekleme çabasında olduklarını yakından bildiğim iki ağızdan çıkan tek cümle, gelecek için umutlanmamın üzerine balyoz gibi iner:

        Sen hangi ülkede yaşıyorsun?...

        Sahi ben, hangi ülkenin vatandaşıyım?...

        İçimde 64 yıldır besleyip büyüttüğüm, “acaba bir gün biz de...” dediğim bir Avrupa Birliği umudum vardı. Acaba girebilirsek, biz de bazı evrensel kriterlere kavuşabilir miyiz, gibi bir beklentim vardı. Maalesef o da artık iyice sinirlerime dokunmaya başlayan “siyasi malzeme” olmaktan kurtulamadı.

        Bizden katıksız, zorlamasız saygı bekleyen sayın yöneticilerimiz; bu güzel ülkenin vatandaşları olarak, gençlerimizin, çocuklarımızın (kendimizi bıraktık) geleceğine umutla bakmak istiyoruz...

        Size göre “çok şey istediğimiz”in farkındayız ama, yine de istiyoruz..

        Diğer Yazılar