Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’nin ilk ve tek uluslararası fuarı olan İzmir Fuarı, “Fuar İzmir”e dönüşerek yeni mekanına kavuştu. Şimdilik 400 milyon liralık harcama ile alanında dünyanın en büyük, en kapsamlı 3 mermer fuarından birisi olan Mermer Fuarı ile kapı açması da ayrı bir özellik taşıyor.

        Hatırladığım kadarıyla; Büyük Kanal Projesi ve Metro’dan sonra İzmir tarihinin üçüncü en büyük yatırımı oluyor. Tüm unsurlarıyla tamamlandığında, İzmir belediyecilik tarihinin en büyük yatırım olacak.

        İzmir için çok önemli ve yüksek maliyetli bir tesis ile birlikte uluslararası bir fuarın açılışı için düzenlenen törene, hükümet kanadının vali yardımcısı düzeyinde temsil edilmesini ise yorumsuz bırakmak zorunda olmakla birlikte, gönlümden geçeni açıklamanın da “sakıncalı düşünceler” sınıfına girmediğini zannediyorum.

        Mutlaka davetli olduklarını düşündüğüm, devlet hükümet büyükleri, tüm partilerin üst düzey yöneticileri, İzmir sıfatı taşıyan tüm milletvekilleri, çevre illerin valileri, kaymakamları, belediye başkanları el ele- kol kola katılmalı, özlenen birlik ve beraberliğin televizyon söylemleri, gazete demeçleriyle değil, böyle ortamlarda temellenebileceği bir gerçektir.

        Çünkü; İzmir’e kazandırılmış böyle büyük ve kalıcı bir eser, sadece CHP’li belediyenin değil, hangi partiye oy vermiş olurlarsa olsunlar tüm İzmirliler’in, tüm Ege Bölgesi’nin, tüm Türkiye’nin malıdır.

        Harcanan para da, daha kaynağında vergilendirilmiş kazancıyla bakkaldan ekmek alırken bile KDV ödeyen her vatandaşın katkısı vardır.

        Fuar İzmir’in İzmirliler’le birlikte tüm Türkiye’ye hayırlı-uğurlu olmasını diliyor, Belediye Başkanı’ndan mühendisine, işçisinden güvenlik görevlisine kadar emeği geçenleri kutluyorum.

        Disiplinlik kurul üyesi...

        CHP’ye yıllarca omuz vermiş, yönetim kadrolarında milletvekilliğine, grup başkan vekilliğine kadar yükselmiş Kemal Anadol’un, İzmir’den ön seçime gireceğini açıklayan Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na “kayıtlı parti üyesi olarak oy vermeyeceği”ni açıklamış olması, konuyla ilgilenenlerin hatırındadır.

        Ama, deneyimli siyasetçi Anadol’un “çünkü”sünün altında sıraladığı 9 maddeden bir tekini bile, özellikle parti kademelerinden kimsenin hatırladığını zannetmiyorum. Bana göre, Anadol’un “çünkü”sü, İzmir’den aday adayı olan Genel Başkan’a oy vermeyeceğini açıklamasından çok daha dikkat çekici, parti yönetimi tarafından “genel başkanımıza ön seçim oyu versen de canın sağ olsun, vermesen de... Ama, ortaya koyduğun gerekçelerin aşıdığı mesaj alınmıştır” karşılığını hak etmiş, içinde önerisini de barındıran eleştirilerdi.

        Kemal Anadol, sıradan bir CHP delegesinin çok ötesinde, bilgi, birikim ve deneyim sahibi gerçek bir CHP’lidir.

        Asıl “parti suçu”

        Çıkış”ın tam genel seçim öncesi yeri miydi, zamanı mıydı, içinde bir seçim öncesinden kalmış kırgınlık ifadesi taşıyor muydu, tartışılabilir. Ama, CHP Yüksek Disiplin Kurulu Genel Sekreteri Selahattin Balta’nın, “Kemal Anadol’un parti suçu işlediği, mutlaka disipline götürülmesinin gerektiği” açıklaması ise, hem demokrasi, hem parti açısından daha büyük talihsizliktir. Bir kere, bir parti üyesinin disipline verilip verilmemesi konusunda hiç konuşmaması gereken, ulu-orta görüş açıklamaması gereken kişiler, disiplin kurulu üyeleridir.

        İnsanların taşıdıkları isim ya da soy isim üzerinden yakıştırma yapmayı sevmem ama, Balta’nın çıkışı, soyadını hatırlatır bir sonucu arzulamasının ön ifadesi gibi...

        Anadol’un, Balta’nın sözlerine tepkisinde ifade ettiği gibi, asıl “parti suçu”nu YDK Genel Sekreteri işlemiştir...

        Diğer Yazılar