Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanları, kim veya kimler tarafından nasıl ve hangi maksatla üretildiği bilinmeyen “Danıştay, mevcut sistemde yakınmalara yol açan bazı uygulamaların yürütmesini durdurdu, büyük yakınmalara yol açan nöbet sistemi ortadan kalktı” haberleri bakanlık tarafından yalanlandı.

        Seçmen vatandaşa karşı alabildiğine yumuşak davranan, gerekli gereksiz ilaca kolay ulaşım sistemi ile çoğu evin küçük birer eczaneye çevrilmesine yol açan bakanlık, sağlık personeli doktora, hemşireye ve diğer yardımcı personele karşı “işte kapı...” tutumu sergiliyor ve bunu da tavizsiz uyguluyor.

        Biliyorlar ve sonuna kadar kullanıyorlar ki, bir ucundan devlet memuru olan doktor ve hemşireler, çalışmak, zor da olsa uygun görülen görevlere ve uygulamalara katlanmak zorunda.

        Nitekim, aile sağlığı hekimlerine getirilen nöbet sisteminin “mevcut yasalara aykırı olduğu” defalarca dile getirilmiş, yasal olmayan uygulama peşine takılan “kolay kanunlar”dan birisiyle yasal hale getirilmişti. Çok yakın zamanda da, sağlık personelinin yakınmalarına “çare” olarak “ağır mesai (fazla mesai) ücretlerine yüzde 50 zam yapıldığı” gibi bir “müjde” gümbür gümbür açıklanmıştı.

        Mutlu sağlıkçı, daha az ilaç...

        “Hedef kamu oyu” zannetti ki, sağlık personelinin ücretlerine zam yapıldı. Oysa yapılan, zaten komik rakamlar olan fazla mesai ücretlerine yapılan zamdı ki, bu da saat başına 3-3.5 liraya denk geliyordu.

        Sağlık Bakanlığı, “her şeyin mevcut yasalar çerçevesinde yürüdüğünü” açıklasa da, “seçmeni mutlu etmek” için dayatılan “yasal sistem”, sağlık personelini zor koşullarda hizmete zorlamakta, “iş-aş ve onur” üçgeninde boğmaktadır.

        Hedeflendiği gibi bazı seçmen gözü kapalı oy verecek kadar mutlu ama, sağlık çalışanları mutsuzdur, yorgundur...

        Sistem kurucular ve dayatıcılar, ülke bütçesine ağır fatura olarak yansıyan ilaç giderlerindeki önlenemez yükselişin nedenlerini enine-boyuna ve de derinliğine bir inceleyebilirlerse, bunun sebeplerini anlamakta zorlanmazlar.

        Örneğin; mutlu, dinlenebilmiş, eşine, evine ve çocuklarına yeterli zaman ayırabilmiş, işine dört elle sarılabilen sağlık personelinin, daha az ilaç tüketimi anlamına geldiğini “şıp” diye anlayabilirler...

        Bilmem anlatabildim mi?

        Refik Hoca da gitti, adı kaldı yadigar...

        Ege Üniversitesi’nde öncülük ettiği, kurduğu Türkiye’nin ilk “tüp bebek merkezi” ile, tıbbi nedenlerle hasretini çektikleri çocuğa kavuşamayan binerce aileyi mutluluğa boğan Hocaların Hocası unvanlı Prof.Dr.Refik Çapanoğlu’nu da sonsuzluğa uğurladık.

        Tabii ki; uzun yıllar yaşayacak adı, eserleri ve unvanı ile...

        Var olmalarında önemli katkılar sahibi dedelerini kaybeden yüzlerce “tüp genci, çocuğu ve bebeği” ile birlikte ailesine, yakınlarına ve öğrencilerine baş sağlığı diliyorum.

        Bu münasebetle yerel yönetimlere de “belki akıllarına gelmeyebilir” diye küçük bir öneri sunuyorum; Prof.Dr.Refik Çapanoğlu ismi sadece üniversite içindeki her hangi bir üniteye, kliniğe, amfiye sığmayacak kadar büyüktür. Onun adı çocuk parklarında, cadde ve sokaklarda da yaşamalıdır, bunu sağlığında yaptıklarıyla fazla fazla hak etmiştir.

        Diğer Yazılar