Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye gerçek anlamda bir “kader seçimi”ne hazırlanırken, düne CHP’nin “Mega Projesi”nin ayrıntılarıyla girdik. Sandık başına gitmeye iki hafta kala bildik “asgari ücret” üzerinden seçim vaatleri, miting meydanlarında uçuşurken, “Merkez Türkiye Projesi” yeni bir heyecan unsuru olarak karşımıza dikildi.

        Hatırladığım kadarıyla Türkiye’nin GAP’tan sonra en büyük projesinin açıklanması, ortaya konan akıl ve mantık ürünü gerekçeleri karşısında heyecan duyduğumu söyleyebilirim. Çünkü, bu güne kadar iç siyasi çekişmelere, “seçim nasıl kazanılır hesapları”na çok sayıda maddi ve manevi değerini yatırmış ve çoğunu da kaybetmiş bir ülkenin vatandaşları olarak bu tür gelecek kuracak projelere öyle hasretiz ki.

        Gerçek bir uzmanlık, vatan severlik, gelecek kurmanın yanında uzun bir yetkin mesai ürünü olduğuna inandığım Türkiye’nin gelecek projesinin, bazı siyasi ağızlarda ne hale getirileceğini şimdiden tahmin etsem de, bir gün mutlaka gerçekleşeceğine inanıyorum.

        Böyle projelerin kısır siyasetin çirkin dişlerine teslim edilmemesi, milli bir proje olarak herkesin, her kesimin kaprissiz, takıntısız destek vermesi içten, ama umutsuz dileğimdir.

        Sapıkları ortam mı yetiştiriyor?

        İki gündür üzerinde bir şeyler yazayım diye göz önünde bulundurduğum haberlerden birisi, Balıkesir’de üç çocuk babası bir “öğretmen”in 10 yaşındaki kız öğrencisini “evlenmek üzere ailesinden isteyecek” kadar gözünün dönmesi ile ilgiliydi.

        Genelde bu tür “ekstrem olaylar” üzerinde durmayı, hele hele eğitim camiası gibi çok büyük bir kitlenin “alınganları”nı kızdırmayı ve onlarla polemiği göze alamam.

        Asıl üzerinde durmak istediğim, son yıllarda ilk okullarda, öğrenci yurtlarında, bakım evlerinde, cezaevlerinde büyüklerin kendilerine emanet edilen minicik yavruların “orasıyla-burasıyla” ilgilenmesi ile ilgili haberlerin gittikçe artması, bu tür “sapıklıkların çoğalması için uygun ortam” şüphelerimin artmasına yol açtı.

        Acaba biz nerede hata yapıyoruz? Öğretmen, bakıcı, gardiyan, her tür kurs hocası gibi kişilerin yetiştirilmesinde, seçiminde ve görevlendirilmesinde yeterli özeni gösteriyor muyuz? Bu kişileri belirli yerlerde görevlendirenlerin “seçme ehliyeti” ne kadar geçerli?

        Olay yerleri”ne bakıyorsunuz, bu tür ahlaksızlığa adı karışmış her kademeden görevli için alınan ilk “tedbir” görev yerinin değiştirilmesi oluyor. Çirkinliğe adının karıştığı yerden ve çocukların arasından alınıp, bir başka yere, bir başka çocukların başına veriliyor.

        Bu durum bile bu tür olayların önüne geçmekten ne kadar uzak olduğumuzu, meselenin temeline inmek yerine kenarında dolaştığımızın acı bir göstergesi olarak karşımızda duruyor.

        Öğretmenlik ve polislik...

        Batıda imrendiğimiz düzenleri kuran yöneticilerin en çok önem verdikleri iki mesleğin ne olduğunu mutlaka sizler de bilirsiniz;

        Öğretmenlik ve polislik... Her iki meslekten birine atanmak, gerekli psikolojik ruh sağlığı ve mesleğe yatkınlık testlerini geçmek o kadar zor ki? Seçme mevkiine getirilenler o kadar iyi yetişmiş ve bulundukları mevkilere o kadar zor ulaşmışlar ki...

        Biz ise her Allah’ın günü “bir yöneticinin kalitesi, seçtiği insandan belli olur” deyiminin gerçekleri ve getirdikleriyle yüzleşmekten bıktık-usandık ve dünyadan utanır olduk...

        Diğer Yazılar