Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çok sayıda belediye başkanından duyduğum itiraftır... Dışarıdan görünen ve yapılması planlanan hayali belediyecilik ile, seçim kazandıktan sonraki belediyecilik gerçekleri birbirine uymuyor. Yani iş, dışarıdan göründüğü gibi değil...

        Onlar söylemese de ben örnekleyeyim;

        - Altyapı sorununu tamamen çözeceğim, sokakları kazılmaktan, yap-boz tahtası olmaktan kurtaracağım...

        Niyet temiz ama, belediye başkanı olduktan sonra bunu başarmış bir babayiğite daha rastlamadım.

        Çünkü cadde ve sokakların sadece yüzeyi belediyelerin. Asıl mal sahipleri yolun altında.

        Elektrikçi, telefoncu, doğalgazcı, internetçi ve bir de belediyenin su ve kanalizasyon hatları...

        Aylar süren çalışmalar sonrasında çiçek gibi yaptığınız, bir de mütevazı törenle yeniden hizmete açtığınız yolun bir başka kurumun adamları tarafından kazma, kürek, kompresörlerle darmadağın edildiğine kim katlanabilir? Adamda başka bir sokağı ele alacak, orayı da çiçek gibi bırakacak hal mi kalır.

        Peki; sık sık her fırsatta demokrasiden altyapıya kadar, insan haklarından insan yetişmişliğine kadar her fırsatta örneğini verdiğimiz ve kurulu düzen karşısında iç geçirdiğimiz medeni ülkeler bunu nasıl başarmış?

        Bizim yollar bir yıl bile yamasız kalamazken, onların yollarına yüz yıldır neden kazma girmemiş. Çünkü, yolun altına galeri sistemi yapmışlar. Arıza giderme de, yeni hat döşeme de yer altında...

        Bir defa yapmışlar, tam yapmışlar ve büyük masraflardan ebediyyen kurtulmuşlar.

        Bizim yap-bozcuların sürekli yer altına para gömdüğü bir sistemi ortadan kaldırmışlar.

        Avrupa’dan birçok örnek getiren Türk insanı, bunu nasıl akıl edemez?” diye basit bir mantık yürütebiliriz.

        Ama işin içine girince kazın ayağının hiç de öyle olmadığını görür ve belediye başkanlarına hak veririz ve suçlamalardan da temize çıkarırız. “Bırak öyle kalsın” noktasında anlaşabiliriz...

        Bir ‘galeri virüsü’ ektiremedik

        Geçmiş, sadece ders çıkarabilenler dışında kimsenin işine yaramaz ve sözünü etmek de faydasızdır.

        Ama ben hiç belediye başkanlığına heveslenmemiş bir vatandaş olarak, meslek gereği tanışıklığımı da kullanarak çok sayıda belediye başkanına çok sayıda öneri, eleştiri, ya alkış sunmuşumdur..

        Örneğin taaa 1990’lı yıllarda yaklaşık bir km. uzunluğundaki Karşıyaka Çarşısı, yani İstasyon Caddesi zamanın Büyükşehir Belediyesi tarafından bilmem kaçıncı defadır sil baştan yapılırken adeta çırpındım;

        Lütfen şu caddeye bir “altyapı tüneli virüsü yerleştirin de.

        Hem her gelen buraları kazmaz, hem de bu virüs belki yenilenen her caddeye, sokağa yayılır...

        Hatta siz belediyesiniz, yeni yerleşim yerlerine imar izni verirken, alt yapı galerilerini zorunlu kılın...

        O zamanlar doğalgaz, fiber optik gibi alt yapı hizmeti olmadığı gibi, iş daha kolaydı, sonradan gelenler de caddeyi ayrı zaman dilimlerinde kazmazdı, kazamazdı...

        Şu alt yapıya gömdüğümüz ve hala gömmekte olduğumuz, daha da gömeceğimiz paralar ile kaç “galeri sistemi” yapabilecek olduğumuzu bir düşünün...

        Kent tarihi asfaltlarda gizli

        Ricacı olduğum yıllarda İzmir’in, bugünkünün ancak üçte biri olduğunu düşünürseniz...

        Hal böyle olunca, belediyelerimiz, temelsiz alt yapı gibi delik bir kumbaraya sürekli para atmak durumundadır.

        Zaten cadde ve sokaklarımız, kent tarihinin aynası... Vurun kazmayı; geçin kat kat yamaları, ulaşın rahmetli Asfalt Osman’ın (Osman Kibar), asfaltına, en aşağıda Rumlar’dan kalan döşeme taşlarını bulursunuz.

        Diğer Yazılar