Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir yetkili etkili düşünün; bir ortamda Türkçe bir kaç cümle kullanıyor, amacını, kafasının içindekini tam olarak ifade ediyor, göndermelerini adreslerine doğru yola çıkarıyor, Türkçe bilen dinleyici ya da okuyucular da bu cümleler üzerine yorumlara girişiyor, ortaya bir tepki, bir eleştiri çıkarsa söz sahibi ertesi günü tekrar söz alıyor, yazılı açıklama gereği duyuyor “Ben öyle demek istememiştim. Kötü niyetliler, geri zekalılar ve “vatan hainleri” yanlış anlayıp, yanlış yorumladı!...

        Son yıllarda bir çok alanda “değişime-gelişim”e uğrayan toplumumuzda bir de “konuşulanı, konuşanının arzusuna göre anlamama” durumu ortaya çıktı.

        Deyip de, demek istememek” gibi bir durum...

        Geçenlerde Manisa’da bir siyasi, bir ortamda “coşup” mikrofonu eline almış, içinde ne varsa hepsini bir bir dökmüş... Ertesi günü, konuşma metninden daha uzun bir açıklama; “ben öyle demek istememiştim... Kötü niyetliler, geri zekalılar, ahlaksızlar, sözlerimi çarpıtıyor...”

        Sen içindeki her safrayı çıkar, sonra da o “safra değildi, yanlış görmüşünüz” diyerek okuyanı, dinleyeni aptal yerine koy, en ağırından bir de suçla...

        Her iki metni, yani “denen”le “denmek istenen” metinlerini düne kadar saklıyordum ama, üzerinde durup da “boş” yere kafanızı yormaya değer bulmadım.

        Tabii ki, “söylendikten sonra yanlış anlaşılan, yanlış anlayanlara verip veriştirme” örnekleri, lokal olaylarla sınırlı değil. Ancak “içinde bulunduğumuz özgür düşünce ve özgür basın ortamı”nda, dilimizi, kalemimizi yükseklere uzatma, tetikte bekleyen avukatlara iş çıkarma, işleri başından aşkın savcı ve hakimlerimizi meşgul etme niyetinde değilim.

        Ancak, yaşadığımız kente yaşanmış bir “yanlış anlama” olayını pas geçmeyeceğim... Nasıl olsa, İTO’nun kıdemli Başkanı Ekrem Demirtaş “yanlış anlamaz...”

        Söz adrese ulaştıktan sonra...

        Pazartesi günü ESİAD Başkanı Seda Kaya’nın büyük emek ve hazırlıklar sonrası açıkladığı “Kemeraltı Raporu”ndan iki gün sonra İTO’nun Kemeraltı’na somut dokunuşlarını, hayata geçmek üzere olan gerçek ve bir o kadar da yerinde projelerini açıklayan Demirtaş’ın konuyu bağlama cümlesi şöyle: “Biz laf değil, somut işler üretiriz...”

        Her ne kadar “yanlış anlaşılmak günümüzün bir ruhsal rahatsızlığı” olsa da, Demirtaş’ın cümlesinden EGİAD Yönetimi’ne bir “gönderme” çıkarmayanların aklından, mantığından, söyleneni doğru anlama yeteneğinden şüphe ederim.

        Nitekim, konuyla ilgili tüm haber ve değerlendirmeler aynı mealde çıktı.

        Demirtaş’ın, “yanlış anlaşılmalar” sonrası “düzeltmesi” ise; İfadelerimiz EGİAD için anlaşıldıysa düzeltmek isterim...

        Ne diyelim... Bir adrese bir kargo gönderiyorsunuz, teslim ediliyor... Alıcı içini açıp ne olduğunu gördükten sonra “yanlış oldu” deyip geri istiyorsunuz...

        Sözüm; en azından, “içinde yanlış anladınız” barındırmayan bir cümle kurup “düzeltmeye hazırız” diyen Sayın Demirtaş’ın, beklenen “düzeltme”yi hangi koşullara bağladığını da merak ederim.

        Konuyu bağlayalım...

        Söyleyeceğimi söyledikten sonra, gelecek tepki üzerine “yanlış anlaşıldım”, hiç kurmadığım cümleler arasındadır. Sık sık “yanlış anlaşılma durumuna düşenler”i “anlayış”la karşılamamam da bu yüzdendir. Ancak onların, biz “sürekli yanlış anlayanlar” kadar saf olmadıklarını, ettikleri lafın doğru anlaşılıp, gerekli adreslere gittikten sonra yükselecek tepkiler üzerine de “hazırlıklı” olduğunu bilirim... Hele son yıllarda, “bu iş” üzerine o kadar uzmanlaştık ki...

        Diğer Yazılar