Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İzmir’de vaktiyle, şimdikilerden farklı kaynak suları vardı. Tamamen kent çevresindeki kaynaklardan elde edilmiş sular. Örneğin adını bile unuttuğumuz bir Osman Ağa Suyu... Kadifekale yamaçlarından çıkar, özel bir şirket aracılığıyla Eşrefpaşa ve İkiçeşmelik çevresindeki evlere dağıtılırdı. Sonraları o kaynağın şehir su şebekesine bağlandığını duyduk.

        Kent tarihçileri daha iyi bilir ama; Büyük İskender’in Kadifekale yamaçlarında bir suyun başında, bir çınar ağacının gölgesinde uyurken gördüğü rüya üzerine Üçüncü İzmir’in burada temellendiği tarih kitaplarında vardır.

        Yamanlar eteklerindeki kaynaktan doldurulan, özellikle Karşıyaka ve çevresinde cam damacanalar içinde evlere servis edilen Çamlık suları vardı. Yamanlar’ın Emiralem tarafındaki kaynaklardan elde idelen sular da evlere iş yerlerine servis edilirdi. Bornova’nın bazı bölgelerinde yapılan çeşmelere indirilen Bornova Suyu, ya da Homeros Vadisi kaynak suları... Bu su halen, İZSU aracılığıyla Bornova’da iki merkezde çeşmeden dağıtılıyor, alışkın vatandaşın da büyük ilgisini çekiyor.

        Bu tesisi önemsiyorum...

        Homeros Vadisi sularının artık ambalajlanıp Büyükşehir Belediyesi aracılığıyla ev ve işyerlerine servis edileceği haberlerini epeydir duyuyorduk. Cumartesi günü, projelendirilen İZSU Şişeleme Tesisleri’nin temeli görkemli bir törenle atıldı.

        Saatte 1.500 damacana doldurma kapasitesindeki tesislerinden çıkan suyun, “uygun fiyat”la vatandaşa servis edileceği, serbest piyasa aktörlerinin yüksek fiyatlarına da disiplin getirmeyi amaçladığı belirtiliyor.

        Bazı markaların 19 litrelik damacana suyu 10 liraya kadar çıkardığı, hatta bu son derece karlı sektörde su sahtekarlarının bile türediği gerçeği açısından, kalitesi bilinen, güvenilir bir tesisten çıkmış suyun vatandaşa ucuz fiyattan ulaştırılmasını da önemli görüyorum.

        Her ne kadar bazılarımız “belediyelerin ticaretle, lokantacılıkla, kafe işletmeciliği ile uğraşmaması, işin erbabı olan esnafın ekmeğine mani olmaması gerektiği” görüşünde olsa da, ben aksi düşüncedeyim. Belediyeler, kalitesiyle, hijyeniyle, fiyatıyla örnek olacak, aşırı fiyatlandırmaların önüne geçecek tesisler işletmelidir.

        Acı bir su hatırası...

        İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yakın tarihine bakarsak, “su ambalajlama” girişiminin yeni olmadığını da görebiliriz. Örneğin, bundan 21 yıl kadar önce, Doğançay yöresinden çıkan Yamanlar Dağı sularının ambalajlanıp vatandaşa servis edilmesi olayının yeni olmadığını görürüz. Nitekim Yüksel Çakmur’un belediye başkanlığında böyle bir tesis için binalar yapılmış, uzun araştırmalar sonrasında İtalya’dan bu alanda dünyanın en iyisi makineler bile getirilmişti. Makineler binanın içine alınmak üzere dışarıda ambalajında beklerken, yerel seçim oldu, başkan değişti. O makineler, o bunanın dışında aylarca bekledi. Mazeret olarak “makinelerin binanın kapısından girmediği” savunuldu. Duvarı delip de, o güzelim makineleri yağmurdan-çamurdan içeri almak kimsenin aklına gelmedi. Bu konuda günlerce haber yaptığımızı, yöneticileri “kamu malına sahip çıkmaya” çağırdığımızı iyi hatırlıyorum. Sonra o tesis, o güzelim makineler ne oldu bilmiyorum.

        Eskiyi karıştırmanın faydasının olmadığını bilsem de, kent belleğinde böyle bir “kaynak suyu ambalajlama hatırası”nın bulunduğunu da yeri gelmişken paylaşmak istedim.

        Diğer Yazılar