Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçtiğimiz haftanın zihnime kazınan, yıllarca da unutamayacağım pankartıydı; Tecavüz ediyorlarsa bize ediyorlar, size ne!!!... Sosyal paylaşım sitelerinde bir hayli paylaşıma hedef olan fotoğrafa göre pankartın altına kurulu “imza masası”nda 3-5 erkek, bu lafın altına imzalarını atıyor.

        Kime destek verdikleri belli de, kimin adına imza attıkları belli değil...

        Acaba;

        Tecavüze uğrayan kadınlar adına mı?

        Sözüm ona koruma yurtlarında, cezaevlerinde, sokaklarda, hatta devletin okullarında tacize, tecavüze uğrayan çocuklar, gençler, kadınlar adına mı?

        Yoksa, “tecavüzcü hakları”nı savunma adına mı?

        Ama imza atanların, kesinlikle, “size ne!...” dedikleri cinsten bir tecavüze uğramadıkları kesin... Ya da; uğramışlarsa da “baktın tecavüz kaçınılmaz, o zaman zevk almaya bakacaksın” inanışının ve devamında gelen fiilin ürünleri mi? Bazı “toplum mühendisleri”nin istek ve arzusuna göre, ender ortak noktalarımızdan biri olarak kalan ada dilimizdeki kelime ve deyimleri bile farklı algılayan, “önüne yatma”dan, “altına yatma” çıkaran “o kesim”, bu afile de içinde zorbalık, güç, şiddet, vahşet, rıza dışılık barındıran “tecavüz”ü bile farklı anlamaya başlamış, hatta “tartışılamayacak zevkler ve renkler” bizim bizim “milletlik”ten, “illetlik”e geçtiğimin resmidir ve mutlaka başımıza gelecek bir şeyler vardır...

        Oysa; 96 yıl önce bu ülkenin temelleri ne ülküler, ne idealler üzerine atılmıştı...

        Kafası karıştırılmış çocuklar

        Bu fotoğrafları geçtiğimiz pazar bizim mahallede çektim... Lütfen dikkatle inceleyen, kelime kelime okuyun, renk renk çözmeye çalışın... Gördüğünüz gibi bir park duvarına asılmış bir “yasak pankart...” Belli ki; mahalleden tanıdık bir ilkokul öğrencisinin işi... Ama en önemlisi, bu çocuklarının bile içine sürüklendiği kafa karışıklığı... Dünyada bir ülkenin geleceği olan çocuklara armağan edilmiş tek ulusal bayramının ülkemiz çocuklarının beyninde getirildiği hale bakın... Bakın da, bir zamanlar uğruna kitaplar dolusu şiirler yazılan, kutlanmak üzere aylar, haftalar, günler öncesinden hazırlanılan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mızın son haline ağlayın... Ne uğruna, niçin, hangi kafa ve amaçla?... Hangi kin ve nefret duygularıyla karartılmış vicdanların tatmini uğruna...

        Bu yavrumuz, milyonlarca yaşdaşının kafasının içindeki karıştırılmış hali, çelişkilendirilmiş durumu, tüm acıklığı ile birbirine eklediği iki A 4 kağıda sığdırmış.

        Sizce 23 Nisan kutlanmamalı mı?” diye soruyor ve cevabını da veriyor ama...

        İşte; geleceği, bazı kişisel geleceklere endekslenmiş, 21. yüzyıl Türkiye’sinden iki görünüm...

        Gelişmekte olan, ama bir türlü gelişme haline geçememiş, “güzel ama talihsiz ülkemden” iki fotoğraf...

        Diğer Yazılar