Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Her gün bir­iki saatimi mutlaka kitap okumaya ayırırım ama, elime geçen her şeyi de okumam. Yani, bu konuda “abur­cuburcu” değilimdir. Okuyacak yeni kitapsız kaldığımda kendimi derhal eski kitaplarımın kollarına atarım. Geçenlerde raftan aldığım kitap çok sevdiğim İngiliz Filozof Bertrand Russell’ın 18. yüzyılda yazdığı Örgürlük Yolu idi. Ülkeler ve insanları bu gün şiddetle savunucusu oldukları insan hak ve özgürlüklerini ne zar şartlar altında elde etmişler, özümseye özümseye bu günlere kadar gelmişler.

        Bu gün ben de dahil bazılarımızın “demokrasi idolü” durumundaki İngiltere’nin geçmişinden bir bölümü, Russell’in kitabından altını çizerek sizlerle paylaşmak istedim... Bir de, şu veya bu nedenle her çatıştığımız ülke yönetimlerine “siz kendi geçmişinize bakın” alışkanlığı kazanmışlara, “bir gün İngiltere için lazım olur” düşüncesiyle hatırlatmak istedim...

        ***

        Eğer bir insan çalışmayı reddederse o insan, onun serseri olduğunu ihbar eden kişinin kölesi olmasını emreder. Sahip, kölesini ekmek ve suyla, et suyu çorbasıyla veya et artıklarıyla, neyi uygun görürse onunla besleyecektir. Sahip, kölesine karşı ne kadar iğrenç olursa olsun. İstediği her işi kırbaç ve zincirlerle yaptırabilecektir. Eğer bir köle iki haftalığına ortadan kaybolursa “ömür boyu köleliğe” mahkum edilir ve alnına ya da sırtına yapılan “S” harfi ile damgalanır. Üçüncü kere kaçacak olursa, suçlu görülerek idam edilir.

        ÇOCUKLAR KAPANDA

        Sahibi tıpkı taşınmaz mal veya sığır gibi kölesini satabilir, miras olarak bırakabilir ya da kireleyebilir. Eğer köleler sahiplerine karşı her hangi bir harekete girişecek olurlarsa yine idam edilirler. Sulh yargıçlarından bu “alçak serseriler”i yakalamaları beklenir. Başıboş bir serserinin üç gündür boş gezdiği farkedilirse doğduğu kente götürülür, göğsüne kızgın demirle “V” işareti basılır ve zincirlere vurulmuş olarak sokaklarda ya da başka bir yerde işe koşulur. Eğer serseri doğduğu yeri yanlış söylerse, o zaman o söylediği yerde yaşayanların veya oradaki bir kurumun kölesi haline gelir ve “S” işareti ile damgalanır. Serserilerin çoçuklarını alıp onları çırak olarak çalıştırmak herkesin hakkıdır. Erkekler 24, kızlar ise 20 yaşına kadar alıkonulabilir. Eğer kaçarlarsa, bu yaşlara kadar sahiplerinin kölesi olurlar ve sahipleri dilerse onları kızgın demirle dağlayabilir veya kırbaçlayabilir. Köle sahibi her kişi kölesinin boynuna, kollarına ya da ayaklarına demirden halkalar takabilir, böylece onu daha kolay tanıyabilir ve ondan emin olabilir.

        500 YIL YAŞADI

        Bu yasanın son bölümü de fakir insanların, onlara yiyecek, içecek ya da iş verecek olan kimseler tarafından, ya da ya da her hangi bir bölgenin hizmetinde işe alınabileceğini söyler. Bu tür mahalle köleliği İngiltere’de 19. yüz yıla kadar “devriyeler” (roundsmen) adıyla varlığını devam ettirmiştir.

        Okurken insanlık adına ürperdiğiniz, belki de “olamaz” dediğiniz metin, 16. yüzyıl İngiliz krallarından 6. Edward tarafından çıkarılan 1547 tarihli “kölelik yasası”ndan alınmıştır.

        500 yıldan fazla yürürlükte kalan yasa, 19. yüzyılda ancak kaldırılabilmiştir. Geçmişin dersleriyle, bu günün mükemmele yakın yasaları oya gibi işlenmiş, kutsal emir titizliği ile her kesime herkese eşit olarak uygulanmaktadır.

        ***

        Hepinize sağlık içinde mutlu pazarlar dilerim.

        Diğer Yazılar