Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İnsanların içinden zalim de çıkar, alim de... Kurnaz da çıkar, aptal da... Koyun da çıkar, kuzu da... Katil de çıkar, melek de... Ama asıl mihenk taşı, geride kalan eserdedir. Bu hafta size, attığı temellere sonsuza kadar inşaat yapılacak olan bir bilim adamının, kendi cinslerinin ne hale getirdiğinin acıklı öyküsünü aktaracağım.

        ......................

        Hindistanlı genç çift, daha iyi şartlarda yaşam sürmesi için “biri elde biri yolda” olan çocuklarını İngiltere’de büyütmek isterler ve Londra’ya yerleşirler. Nitekim 23 Haziran 1912 tarihinde Alan Turing dünyaya gelir. Alan, eğitime başladığı Sherborne’a uyum sağlayamaz. Buna, okulda arkadaş edinememesi ve diğer öğrencilerin kendisini yıpratan davranışları da eklenince, Turing zor günler geçirmeye başlar.

        Bu süreçte tek dostu Christopher Marcom’dur ve ona büyük sevgi beslemektedir. Turing zamanla bu sevgisinin bir arkadaşa duyulanın çok ötesinde olduğunu, dolayısıyla eşcinselliğini farketmesini sağlar. Ancak Marcom, okulun bitimine birkaç hafta kala tüberkülozdan ölür.

        1936 yılında, daha sonraki yıllarda bilgisayar biliminin temel yapı taşı olarak kabul görecek olan hesaplanabilir sayıları basitçe formüle eden Turing aynı yıl ABD’ye gider, Princeton Üniversitesi’nde doktora yapar, matematik ve kriptoloji (şifrebilim) üzerine çalışır. 1938’de İngiltere’ye döndüğünde II. Dünya savaşı başlamıştır. İngiliz Ordusu tarafından kriptoloji (şifreleme bilimi) ekibine dahil edilir.

        14 MİLYON CAN KURTARDI

        Naziler, savaş sırasında haberleşme için Enigma adı verilen bir makine tarafından oluşturulan, sürekli değişen şifreli mesajlar kullanmaktadırlar.

        Alan Turing, Enigma cihazı tarafından üretilen şifreleri kırmaya yarayan Bombe isimli bir elektromekanik makinenin tasarımına katkıda bulunur.

        Dijital bilgisayarlara giden ilk adım olarak görülen Bombe cihazları, Nazileri şifreli mesajlarını deşifre ederek müttefik devletlere Nazi Almanyası karşısında büyük avantaj sağlar. Tarihçilerin tahminine göre Enigma’nın kırılması, savaşı iki yıldan fazla kısaltarak “14 milyon” hayatı kurtarmıştır.

        Turing, savaşın ardından kafasındaki matematiksel mantık kökenli fikirleri, kriptoloji üzerine çalışırken edindiği deneyimler ışığında modern bilgisayarlar üzerine çalışmaya başlar. Bir yandan da “kafasını boşaltmak için” uzun mesafe koşu antrenmanları yapar. Bu çalışma 1948 olimpiyatları maraton dalı ikinciliğine kadar uzanır.

        1948’de Manchester Üniversitesi’nde çalışmaya başlayan Turing, sıra dışı davranışları ile dikkat çeker. Alerjileri nedeniyle bisiklete binerken gaz maskesi takan, kahve fincanı çalınmasın diye onu kalorifere zincirle bağlayan bu adam, bütün tuhaflıklarına rağmen zamanının çok ötesinde fikirler üretmektedir.

        BİR DAHİNİN İMHASI

        1952’de yaşadığı polisiye olayda eşcinselliğini itiraf etmek durumunda kalan Turing, Yargılandığı “ahlaksızlık yasası”ndan hüküm giyer. Kendisine sunulan iki seçenek vardır: Ya uzun yıllar hapis yatacak, ya da kimyasal hadım edilmeyi seçecektir. Hadım edilmeyi seçer ve kendisine yüksek dozda kadınlık hormonları enjekte edilir.

        Cinsel istekleri ortadan kalkan dahinin göğüsleri büyümeye, düşünme yetisi sekteye uğramaya başlar. Vücudunda ve zihnindeki ağır tahribat yetmezmiş gibi İngiliz gizli servisi Turing’i göz altına alır. Eşcinselliği nedeniyle daha güvenilmez, şantaja daha açık olduğunu düşünürler. Bu eşsiz dahi 1954 yılında, 42. yaş gününden birkaç hafta önce evinde, bir elmayı siyanüre batırıp yarısını yiyerek intihar eder.

        Yakın zamana kadar hayatının bir çok kesimleri gizli tutulan Turing’in gerçek yaşam öyküsü, 2015’te çevrilen The Imitation Game (Yapay oyun) filmi ile açığa kavuşturulur.

        İngiltere, yeni yeni bu dahinin hakkını vermeye başlasa da hepimizin Alan Turing’e bir özür borcu olduğunu bilmemiz gerekir. Bu gün hayatımızın vazgeçilmezleri bilgisayar ve telefonların temelini bu adam attı ve tüm bunları bu eşcinsele borçluyuz.

        .......................

        Kurucusu Steve Jobs “keşke doğru olsaydı” diye ifade etmiş olsa da, bu gün dünyanın en gözde şirketlerinden Apple’ın logosunu oluşturan ısırılmış elmanın, bilgisayarın babasının ısırdığı siyanürlü elma olduğu ifade edilmektedir. Aynı logonun gök kuşağı renklerine boşanmış halinin de, eş cinsellerin sembolu gök kuşağına atfen oluşturulduğu söylenir.

        Hepinize sağlık içinde mutlu pazarlar...

        Diğer Yazılar