Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şu dünya karmaşasında, şu ülkemiz ve insanımız için ekonomik belirsizlikte, her gün canımızı yakan terör ortamında ve daha nice olumsuz koşullarda ve üstüne üstlük OHAL ortamında referanduma gidiyoruz. Daha 2.5 ay öncesinden bir de bunun için bölünmüşlük yaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti toplumunun yüzde yüzünün ortak milli değeri olması gereken bazı futbolcular, bazı futbol yorumcuları, bazı sanatçılar asla yapmayacakları bir şeyi yaptı, başkalarını de etkilemek amacıyla taraflıklarını açıklayıverdi...

        Doğal olarak da, “yüzde 50”nin eleştirilerini (küfür ve hakaret hariç) sonuna kadar hak ettiler...

        Bu duruma olsa olsa “kaşınma – yakın gelme” hali denir...

        Hayatlarının altın devrini (para, şöhret, olanak, ikram) yaşayan, bir hayli de dünya görmüş bu arkadaşlar bunu yaparsa, artık gerisi, “geliyorum” diyen milli felaketin ta kendisi...

        “KOCAM BENİ DÖVSÜN!...”

        Neyse... Ben size yeni evli bir genç kadının annesine yazdığı mektubu aktarayım da biraz gülümseyin;

        “Sevgili anneciğim,

        Ben dünyanın en bedbaht kadınıyım. Kocama kendimi sevdirmek için yapmadığım şey kalmadı, yine de başarılı olamadım. Dün evde bir sürü işim vardı ama ben dışarı çıktım, bütün gün sokaklarda dolaştım. Sandım ki, döndüğümde kocam beni bir güzel dövecek. Ancak o tek kelime bile etmedi. Kız kardeşimin gördüğü muamele ne kadar farklı. Kocası onu her gün dövüyor. Bir adama dahi bakamıyor. Birbirlerini çok da seviyorlar. Dünyanın en iyi geçinen insanları onlar.

        Kız kardeşimi bu kadar gururlu yapan da bu. Fakat ona, beni daha fazla küçümseme imkanı vermeyeceğim. Ne pahasına olursa olsun, kendimi kocama sevdirmeyi kafama koydum. Onu öyle kudurtacağım ki, bana aşk nişaneleri vermek zorunda kalacak. Etrafta dövülmediğim, kimsenin bana aldırmadığı bir ortamda yaşadığım söylenmeyecek. Bana atacağı en ufak fiskede, sanki bir temiz dövüyormuş gibi yaygarayı basacağım. Komşulardan biri beni kurtarmaya koşarsa, onu boğarım sanırım.

        Sevgili anneciğim yalvarırım size; kocama bana ne kadar yakışıksız muamelede bulunduğunu anlatınız. Son derece dürüst bir adam olan babam size karşı hiç böyle hareket etmezdi. Hatırlarım; küçük bir kızken, kimi zaman bana sizi biraz fazla seviyormuş gibi gelirdi.

        Sizi öpüyorum, sevgili anneciğim...”

        ..............................

        Not: Bu metni, halen okumakta olduğum kitabın, “ülkelere göre kadın hakları” bölümünden aldım... Mektup, bir zamanlar Rusya’da kadının toplumdaki yerini, daha doğrusu yersizliğini eleştirmek üzere evli bir genç kadının ağzından yazılmış.

        Hepinize sağlık içinde mutlu pazarlar dilerim.

        Diğer Yazılar