Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bakıyorum; kapağı kaldırılmaya başlanan referandum kampanyasında ortaya konan ve konacak siyasi söylemler, özenle taraf haline getirilmiş, birbirine diş biler kıvama sokulmuş halk yığınları arasında kalmış bir kaç çiviyi de sökecek, mahallede, sokakta, çarşıda karşı karşıya getirecektir. Bu yığınlar her halde, birbirlerine sevgi gösterisinde bulunmayacaklardır.

        Bu durum, bu ülkenin aklı başında, beklentisiz, kişisel geleceğini düzen üzerine kurmamış insanların sürekli uyarılarına rağmen yaratılmaktadır.

        Vatan haini, bölücülük, yandaşlık, şer noktasında birleşme gibi söylemler, daha referandumun tarihi bile kesinleşmemişken yoğun olarak kullanılmaya başladı. Sanki birilerinin elinde özel ölçü aletleri var; vatandaşın vatan hainliğinin, bölücüğünün, işbirlikçiliğinin derecesini.

        Her kim; açıklanan veya “açıklanamayan fikrim”den dolayı bana o malum etiketleri yapıştırmaya kalkarsa, asıl vatan hain, asıl bölücü o densizlerdir...

        Siyasilerden isteğim şudur; bu halkın hassas noktalarıyla daha fazla oynamayın... Emperyal güçlerin “Anadolu Rüyası”na daha fazla hizmet etmeyin... İçinizde zerre kadar milli şuur, zerre kadar vatan, bayrak, millet sevgisi varsa... Kurtuluş savaşı öncesi kuvvetle, silahla yapamadıklarını şimdi bizi birbirimize düşürerek, kırdırarak gerçekleştirmek üzereler...

        Neron’un sanatçılığı...

        Siyaset bir yönetme sanatıdır. Tıpkı, resim yapmak, keman ya da her hangi bir müzik aleti çalmak gibi... Yaptığınız resim resme benzemeli, çaldığınız müzik herkesçe dinlenebilmeli. “Ben yaparım olur; arkamdaki milyonlar da...” derseniz, bir gün sizin de sonunuz gelir, geride bıraktığınız eser ya çöplüktür, ya da Mona Lisa...

        Yazacaklarımız boğazımızda dümlene düğümlene buraya kadar geldik. Tam da tarihi bir yaşanmışlığı hatırlamanın zamanıdır:

        Meşhur Roma Kralı Neron, yaşının ileri döneminde keman çalmaya merak sarar. Bir parçayı başını gözüne yara yara çalmayı becerdiği an, tüm devlet yöneticilerini, konsüllerini, senatörlerini toplar, onlara “konser” verirmiş. Tabii İmparator ne çalarsa çalsın, nasıl çalarsa çalsın alkış, kıyamet “yaşa-varol” sesleri salonu çınlatırmış...

        Gün gelir; bir ölümlü olan kudretli Neron da ölüm döşeğindedir...

        Çevresindekilere son sözü şu olur: Şu dünyadan ne büyük bir sanatçı göçüp gidiyor...

        Neron’un kemancılığını hatırlayan var mı?

        Ne çaldığını, nasıl çaldığını...

        İşte, karnını doyurduklarınızın, elinden tuttuklarınızın, haketmedikleri yerlere taşıdıklarınızın, rüyalarında bile göremeyecekleri imtiyazlarla donattıklarınızın alkışı böyle bir şeydir.

        Çünkü onlar alkışlamayanların da hakkını almaya, yemeye devam etmek istiyorlar...

        Ülke, dünya gerçeği, dünya örnekleri, vatan, çoluk, çocuk umurlarında bile değil...

        Onlar için “sen mutlu ol yeter!...”

        Diğer Yazılar