Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçtiğimiz yılın bu günlerinde yaşanan karmaşadan, bombalamalardan, kandan, göz yaşından ve intikam cinayetlerinden bir bayram çıkarmak her ülkede başarılabilecek bir iş değildir. Belki içten, daha geniş katılımlı bir anma günü, kardeşi tarafından öldürülmüş, ezilerek, bombalanarak, kurşunlanarak hayattan koparılmış 250 insanımızın ruhuna daha uygun düşeceğini düşünüyorum.

        İçimizde dış güçlerin sulayıp gübrelemesi ile filizlenen hain, isyancı, girişimlerin başı devrin olanakları ile ezilirken, hepsi de tarihimize anma olarak geçmiştir.

        İşin tam da heyecanlı noktasında, kanunen bayramı mealen anma yapmak da nereden çıktı?” diyenler olacaktır. Zaten o grup, bu yazıyı asla okumayacağı için biz, biz bize 70 yıldır dış güçlerin planladığı şekilde oynatılmamıza nafile gözyaşları dökebiliriz.

        İğne oyası” gibi işliyorlar...

        Kitap yazmak için mesleğini bırakan Dr. Serra Menekay, ülke gerçeklerini suratımıza tokat gibi çarpmaya devam ediyor. Altı ay kadar önce, devlet içinde Fethullah Gülen yapılanmasının herkesin gözü önünde gerçekleştiğini gerçek yaşanmışlarla ortaya koyan Dr. Menekay, yeni kitabı “İğne Oyası” ile de 12 Eylül 1980 darbesine, dış güçlerin planladığı şekilde, içimizden oy verdiğimiz politikacıların yardımı ile nasıl geldiğimizi, tüm gerçekleri, cahil köylü kadını Dürdane ile çekirdekten solcu üniversiteli Mehmet’in gerçek yaşantısı üzerinden anlatıyor.

        ince ince işlediler

        Kitabın arka kapağındaki özet; bu ülkenin siyaset erbabını, aydınlarını utandıracak kadar ağır:

        12 Eylül’e giden süreçte ülkemiz tam bir iğne oyası gibi düğümler atıla atıla, tek tek ince ince işlediler bizi. Atılan her bir düğüm, ülkenin geleceğe çıkan yollarını tıkamayı, kendi kaderini belirleyebilecek aydın nesillerin önünü kapamayı ve geleceği geri dönüşsüz biçimde değiştirmeyi amaçlıyordu.

        Biz de izin verdik birilerinin iktidarı pahasına o iğnelerin oramıza buramıza batmasına... Geriye ne kaldı; ne uğruna savaştığını bilmeden harcanmış gencecik hayatlar, bitmeyen yaslar, kuruyan göz pınarları, temellerinden sallanmış bir ülke ve bu ülkenin tarihinden sökülemeyen 12 Eylül adında kara bir leke...” Bu ülkenin aydınlanma yolu Köy Enstitülerini kapattıranlar, güdümledikleri ülke politikacılarına “sizin eğitilmiş insana değil, kendilerine anlatılanlara sorgusuz sualsiz inanacak, maksatlı yalanları ölümüne savunacak yurttaşlara ihtiyacınız var...” diye dikte ettirenler, bize, gençliğimize, çocuklarımıza yeni “gelecekler tezgahlama” peşinde...

        Ne ağır acı ki her şey; tam da planladıkları gibi yürüyor...

        27 Mayıs’ı, 12 Eylül’ü bilmeyenler 15 Temmuz’u asla anlayamaz...

        Diğer Yazılar