Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yaşadığımız kent İzmir, Birleşmiş Milletler tarafından bu yıl ilk kez, Akdeniz kıyısındaki kentler arasında verilen “Çevre Dostu Şehir” ödülüne layık görülmüş... Sevineceğim, bu ödüle layık bir şehrin her kademeden yöneticilerini kutlamam, hatta kentim ve kentim adına onurlanmam gerekirken “hayretler içinde kaldım” desem, kesinlikle abartı olmaz...

        Çünkü;

        - O kadar yerli ve yabancı şehir gezdim, içinde ve yakın çevresinde, İzmir gibi iki tane değil, bir tane bile çimento fabrikası barındıran kent görmedim.

        - Bir adım ötesindeki ve de içindeki dağları, yükseltileri, yeşil örtüleri kazınarak taş ocakları çimento fabrikaları tarafından açık maden sahasına çevrilmiş başka bir kente rastlamadım.

        - Bir zamanlar kentin piknik yeri olarak kayıtlara geçmiş olan, kentin su kaynaklarının bulunduğu, doğal olarak eğlence ve dinlence mekanlarının kurulması ve geliştirilmesi gereken Pınarbaşı gibi Allah’ın lütfu bir varlığını, her türlü kirli ve kirletici sanayiye terketmiş bir kent daha görmedim.

        - Deniz kıyısına dev viyadüklerle otoyollar çıkarılmış, taşıt trafiği özendirilmiş, denizle teması çok şeritli yollarla kesilmiş bir kente daha rast gelmedim.

        YASAYA RAĞMEN

        Bu ödül vericiler acaba, “İzmir’in uçaklardan görünen muhteşem gece manzarasına bakarak mı bu kararı aldılar?” diye kafa patlatırken, Arnavutluk’un Başkenti Tiran’da düzenlenen Barcelona Sözleşmesi Taraftarları Toplantısı’nda alan Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “İzmir’in bu ödülü hak ettiği”ni çağrıştıran cümleler kurmuş. Başkan’ın söylediklerinin tamamına katılıyoruz. İçinde hiç abartı olmadığını da biliyoruz.

        O yasa yok mu o yasa... Dahası, çevre yatırımlarını ve kent düzenlemesini, belediyeleri, belediye başkanlarını, kentlerin yerel parlamentoları belediye meclislerini işe yaramaz, ve kentin geleceğine ve yapılandırılmasına karışamaz hale getiren, tüm yerel yönetim yetkilerini bakanlıklara alan Büyükşehir Yasası’na rağmen yaptığını, yapabildiğini de biliyoruz.

        “Eğer bu, kentlerin yerinden yönetim hakkını tamamen elinden alan yasa, gelişmiş bir dünya ülkesinde çıksaydı, belediye başkanları ve meclisleri neler yapardı?” diye üzüntümüzü belirterek devam edelim...

        Şöyle Anadolu’dan gelen bir şehirlerarası otobüsün ön koltuğunda oturan birisi, Atatürk’ün düşman işgalinden kurtardığı İzmir’i seyrettiği noktadan şehre baksa ne görür?

        Santral Garaj kapısından çıkarken, karşısına gök deleni alarak hemen solundaki açık taş ocaklarına, sağındaki deşilmiş çevreye baksa ve bu kente uluslararası bir kuruluştan çevre ödülü verildiğini duysa... Evet Sayın Kocaoğlu... Tüm çalışmalarına, tüm projelerine evet... Ama yetmez... Yetmiyor...

        Diğer Yazılar