Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kimse ile polemiğe girmek istemiyorum. Hele hele, laf ebeleri, akı kara gösterme üstadları, takiye eğitimlilerle asla. Ancak bazen insanın bam teline öyle bir basıyorlar ki, kaçınılmaz oluyor. Hele konu, yaşadığımız kente yapılan Cumhuriyet tarihinin en büyük haksızlığı, bu ilin tapulu mallarına hükümet tarafından el konulmuşluk olunca.

        İzmir’in uğradığı haksızlığı, vatandaşı bilgilendirme adına sürekli gündemde tutan Başkan Aziz Kocaoğlu’nu eleştiren Vali Mustafa Toprak “mahkemeye intikal etmiş bir konu üzerinde bu kadar konuşmanın doğru olmadığı”nı söylemiş.

        Bence de öyle... Ancak bu cümle, dosyalara bakacak mahkemeler kararını verene dek, konuya nokta koyma anlamını taşır, devamındaki tüm lafları gereksiz kılar. Peki Vali Bey’in bu “nokta cümlesi”nden sonra söylediği, “isterse 160 değil, 500 dava açsın”a kadar uzanan bir çuval lafı nasıl yorumlamalı? Ya, “Metropoldeki malların kullanım hakkı istenirse verilebilir”i neresinden anlamalı? Vali Bey acaba hangi malı kastediyor?

        Örneğin Kocaoğlu “Bu kente hükümetin de sözü olan metropol müze yapmak üzere Sümerbank arazisini belediyeye verin” dese... “Özel İdare’nin hizmet binasını, Büyükşehir’e ek hizmet binası yapmak üzere istiyorum” dese... “Buyrun” mu diyecek?

        Vali Bey’in bir başka cümlesine, iddialı bir yaklaşım getirip konuyu kapatalım:

        İzmir sevgisinin kimde ne kadar olduğunu ölçmek kimsenin haddine olamaz...”

        Şahsen ben bu “haddi” kendimde buluyorum. Sıfatının önünde İzmir kelimesi taşıyan her kim olursa olsun, eylem ve söylemine bakarak kent sevgisini ölçebilirim.

        Bir İzmir sıfatlı; bazı illerdeki özel idare malları o illerin AKP’li büyükşehir belediyelerine verilmişliğini, bu kente yapılan haksızlığı, adaletsizliği savunuyorsa, ben o kişinin “İzmir sevgisini” bal gibi ölçerim, notunu sıfır olarak veririm....

        O, sandıktan çıkmadı mı?

        Sıradışı gündemlerimizden birisi de, yine adli yıl açılış törenine Yeni Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “katılım şartı” koşup “Türkiye Barolar Birliği Başkanı’na konuşma hakkı tanınırsa, katılmam...” demesi... Erdoğan’ı iyi tanıyoruz ve karşı tavırlara asla tahammülü olmayan tavırları, “başka sandıklardan çıkmışlar”a koymuşluğunun tanıklarıyız. Ya bu “antidemokratiklik”liğin gözü kapalı savunucularına ne demeli?

        Kendi taraflarına verilen “milli irade”yi öpüp başlarına koyuyorlar, başka “irade” tanımıyorlar.

        Peki; yapacağı eleştiriden çekinilen Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nu Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı’na getiren ne? Bünyelerinde on binlerce avukat barındıran baroların temsilcilerinin iradesi değil mi? Bir “irade”nin geçerli olması için mutlaka, her türlü seçim oyununu barındıran “sandıklar”dan mı çıkmış olmak lazım. Konuya girmemin hareket noktası; İzmir Barosu’nun Erdoğan’ın bu tutumuna karşı yaptığı açıklamaydı. Baro yönetiminin eleştirilerine katıldığım anlamı, zaten yukarıdaki sözlerimden anlaşılıyor.

        Seçim bitti, bu vaat de gitti...

        Bugün “parçalı” gidiyoruz... Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, “vergi ve sosyal güvenlik borçlarının yeniden yapılandırılması, bu borçlara ait faizlerin affedilmesi” tam bir “seçim vaadi” olarak halkımıza ilan edildi. Hatta her türlü vatandaşlık görevini eksiksiz yerine getiren, belki de vergi ya da prim borcunu faizle borç alarak ödeyen duyarlı ve dürüst vergi mükelleflerine haksızlık anlamı taşıyan “seçim vaadi” alelacele tezgaha kondu.

        Sonuç; seçim bitti, amaca ulaşıldı, vaat gitti... Yapılandırma, ya da af sözünü kanun haline getirecek Meclis, bir gece ansızın tatile çıkıverdi... “Seçim vaadi”nin ateşli savunucularından İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş “Herkes hesabını ona göre yapmıştı” savunması ile şimdi ricacı:

        Yeni Cumhurbaşkanımız’ın yemin töreni için tatiline ara verecek Meclis, şu bizim “yapılandırma” konusunu da bir kanuna bağlayıversin...

        Bakalım bu toz-duman içinde bu “yandaş ricası”na zaman ayıracak çıkacak mı?

        Hiç sanmam...

        Diğer Yazılar