Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kesin inanışım şudur; AKP eğer, 12 yıllık mutlak iktidar ve amacına uygun her türlü kanunu “sorgusuz sulalsiz çıkarabilme gücü”nü, kalıcı olmak ve bir sonraki seçime hazırlık, baş kaldıran, karşı koyanları baskılamak için sarf ettiği mesaiyi; salt Türkiye’nin kalkınması, gelişmesi, eğitim seviyesinin yükseltilmesi, insan hak ve özgürlüklerinin evrensel kurallara yaklaştırılması, çağdaş teknolojiyi ve sanayii yakalaması, tüm bunların bileşkesi olan Avrupa Birliği’nin her alandaki normlarını gerçekleştirmeyi hefef alsaydı, Türkiye bugün çok daha farklı noktalarda yer alabilirdi.

        Bu inanışıma şunu da ekleyebilirim: Özgür tarihçiler, bu yılları “Türkiye’nin kayıp yılları” olarak kayıt altına alacaktır.

        Aklı başında AK Partililer, gün gelip bir köşeye çekildiklerinde, sakin ve özgür kafa ile şöyle bir vicdan muhasebesi yapabildiklerinde “Ne kadar da kırıp dökmüşüz. Bu kadarına hakkımız olmadığını anlamalıydık” diyeceklerinden eminim.

        Yeni Başbakan’a inanmıştım..

        Yeni Başbakan’ın, yeni hükümet programında “AB’ye girmeyi hedefledikleri” maddesini önemsemiş, kendimi AK Parti iktidarı döneminde gerçekleştirilen “Avrupa Birliği’nden uzaklaşma yasaları”na bir son verileceği, bozulanların da düzeltilmesi yolunda adımlar atılacağına az da olsa inanmıştım. Ne de olsa sözü veren Prof. unvanlı bir Başbakan’dı...

        Ancak 60 maddeyle girip, 148 madde ile ağzı bağlanan “yasa torbası”nın içerisindekilerden bazılarına göz atınca, yeni hükümetin de “AB hedefi”nin ne kadar samimiyetsiz olduğu, bu söylemi sadece “daha fazla iktidarda kalma, daha fazla muktedir olma” hedeflerini gerçekleştirmek için “oy” amaçlı kullandığı apaçık ortada.

        148 maddelik “yasa torbası”nın içinden, “kanun” olarak çıkanlardan bazılarına baktım; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin sıfatında bulunan “büyük” kelimesi ile de bağdaştıramadım.

        Oysa metinlerde daha dikkatli, daha hassas, en azından “bu ülkenin sağduyu sahibi insanları, düşünebilenleri ne der?” gibi bir kriterin de göz önünde bulundurmalarını arzulardım.

        Burada şu sözün tam yeridir; “Bir meclisin kalitesi, yaptığı kanundan bellidir....”

        Kanunlardan bazılarına şöyle bir göz atalım;

        İşveren; çalışanları arasından iş güvenliği uzmanı, iş yeri hekimi ile 10 ve daha fazla çalışanı bulunan ve çok tehlikeli sınıfta yer alan iş yerlerinde diğer sağlık personeli görevlendirecek. (Anlayabildiniz mi?)

        Türk vatandaşlığını kaybedenler yurt dışında çalıştıkları süreler için borçlanabilecek. (Vatandaşlığını kaybetmişlerin sosyal güvenliğinden bize ne?)

        Mahkemelerin üst düzey kamu görevlileri hakkında verdiği atama, görevden alma, göreve son verme, yer değiştirme, görev ve unvan değişikliğiyle ilgili iptal ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararların gereği iki yıl içinde yerine getirilecek; iki yıl sonunda da başka bir kadroya atanacak. (Her türlü kadrolaşmaya itiraz yolu kapalı.)

        Mahkeme kararı da ne demek...

        Mahkeme kararlarının gereğini yerine getirmeyen kamu görevlisi hakkında ceza soruşturması ve kovuşturması yapılamayacak, ancak disiplin hükümleri saklı olacak. (Kamu görevlilerine, verilen kanunlu kanunsuz her türü emri yerine getirme ehliyeti.)

        Radyo, televizyon, video ve birleşik cihazları imal ve ithal edenler, ürünü satışa çıkardıkları anda “TRT payı”nı kurum hesaplarına aktarmış olacak. (Tarafsız, bağımsız, özgür TRT’mize az bile.)

        Yiğidin hakkını yemeyelim; bu güne kadar gümrük vergisi, ÖTV ve KDV gibi tüm vergilerden muaf olan pırlanta ağırlıklı ve içerikli takılar, artık vergiye tabi... Demek ki, ithalatçılarımız ve satıcılarımız, artık özel imtiyazlara ihtiyaç duymayacak kadar zenginleşti...

        ***

        Hala içinizde, “çiğneyeni uyuşturan afyon sakızı” haline getirilen AB söylemlerinin samimiyetine inanacak kadar saf olanlarınız var mı?

        Diğer Yazılar