Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “HİKÂYEMİZ odur ki 1876 senesi. Sultan Abdülhamid tahta çıktı bir yaz gecesi. İktidarın büyüsü, kaybetmenin korkusu. Böyledir işte istibdat döneminde bir tiyatronun öyküsü.” Tiyatro İstanbul’un sahnelediği, Uğur Saatçi’nin yazıp Barış Erdenk’in yönettiği ‘İstibdat Kumpanyası’ adlı oyun bu sözlerle başlıyor. Tiyatroyu padişahı tahttan indirmek için kullanmak isteyen Şeref Paşa, aktör Samuel Andre’yi Fransa’dan getirterek ondan Edmond Rostand’ın ‘Cyrano de Bergerac’ını, Recai Efendi’nin tiyatro topluluğuyla birlikte sahnelemesini istiyor. Tiyatroların yakıldığı, oyuncuların sürgün edildiği bir dönemde, ekip oyun çıkarmaya çalışıyor. Paşa oyunu özellikle seçmiş, çünkü Cyrano’nun padişahla bir ortak noktası var; uzun burnu! İstibdat döneminde Cyrano’yu Cyrano gibi sahneye taşımak kolay değil! Oyuncular ‘burun’ demekten korkuyor. Cyrano sahnede can çekişirken, ‘İstibdat Kumpanyası’ seyirciyi; ağlanacak halimize güldüğü, bol kahkahalı ve müzikli bir yolculuğa çıkarıyor.

        ‘TÜNELİN UCUNDA HEP IŞIK VAR’

        Ben yüzüm gülerken içim kan ağlayarak izledim oyunu. Yıl 2014; sahnede anlatılan sansür, baskı, korkular hâlâ mevcut! Özgür sanat hâlâ ütopya! “İnsanı acı gerçeklerle komedi yoluyla yüzleştiren böyle bir oyun sahnelediğiniz için teşekkür ederim. Yalnız olmadığımı hissettirdiniz bana” diyerek başladım ‘İstibdat Kumpanyası’ ekibiyle konuşmaya. Tevfik Efendi’yi canlandıran Sabri Özmener, “İstibdat döneminde oynanan oyunların sonunda ‘Biz kısa bir beyan sunduk, arif olan anlar’ denilirdi. Tiyatronun üzerindeki baskının çok yoğun olduğu bu dönemde böyle bir oyun sahneleyerek sanatçı olarak üzerimize düşeni yaptığımızı düşünüyoruz. Bu oyun sayesinde nefes alıyor, geceleri kafamızı yastığa koyduğumuzda mutlu uyuyoruz” dedi. Bu durum ekibin tamamı için geçerli. “İçimiz çok acısa da umudumuz var, aydınlığa çıkacağız” diyorlar. Oyunun Akil Efendi’si Onur Buldu’nun deyimiyle, tünelin ucunda hep ışık var.

        ‘SAHNE ARKASI DA ÇOK EĞLENCELİ’

        Kostümleri, müzikleri ve koreografisiyle cıvıl cıvıl bir oyun ‘İstibdat Kumpanyası’. Oyunun Sefer Bey’i Aydın Sezgin ile Matmazel Karine’i İlknur Güneş, “Seyirciler bazı şarkılara çok güzel eşlik ediyor” diyor. Rıfat’ı canlandıran Uğur Bilgin ile zabiti oynayan Levent Çimen kulisin de çok eğlenceli olduğunu söylüyor. Madam Arsini’yi canladıran Aylin Kontente, “Çoğumuz aynı okuldanız. Birbirimize hep destek oluyoruz. Söyleyecek sözü olan bir oyunda rol almak hepimize huzur veriyor” derken, oyunun Şeref Paşa’sı Serhat Barış ekliyor: “Felaket haberleriyle dolu bir gündemde insanları komediyle buluşturmak da bizi huzurlu kılıyor.” Recai Efendi’yi canlandıran Erşan Utku Ölmez ise “Ben bu oyunu Trabzon Devlet Tiyatrosu bünyesinde de oynadım. 19’uncu oyunda Halil Ayan kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmişti. Sahneye her çıkışımda ona selam gönderiyorum” diyor. İstibdat Kumpanyası, geçmişten bir hikâyeyle günümüze dair çok şey söylüyor, gülüp geçilemeyecek şeyler... İzleyin derim. Biletler Biletix’te.

        ‘İSTİBDAT Kumpanyası’nda Samuel Andre’yi canlandıran Levent Üzümcü’nün bendeki karşılığı güven. Kendisi hem hayattaki hem de sanattaki duruşuyla “İyi ki var” dediğim insanlardan biri. Birbirimizi biliyorduk ama bizzat tanışmamız ‘İstibdat Kumpanyası’nın kulisine kısmet oldu. Yüz yüze geldiğimizde gördüm ki sözlerinden fışkıran aydınlık gözlerinden de taşıyor. Sıcacık biri. Pırıl pırıl parlayan, insanın içini umutla dolduran gözleri var. Birlikte benim için hep doğruları söyleyen yerin, sahnenin köşesine oturduk ve oyunu konuştuk...

        "SUSANLAR KÖTÜLÜĞÜN ORTAĞIDIR"

        Sanatın üzerindeki baskının giderek arttığı bir dönemdeyiz. Oyunda Cyrano de Bergerac karakterine uygulanan sansürü görüyoruz, geçenlerde de Devlet Tiyatrosu’nda Goethe sansür yedi. Nereye gidiyoruz sizce?

        Baskı her dönemde vardı. Baskıyı ya içeriden beklediler ya da iktidarlar yekten kendileri yaptılar. Yıl 2014 oldu, biz geliştik, dünyamız genişledi. Bu saatten sonra kimse “Türkiye eskiden böyleydi. Şimdi de böyle olmaya hakkı var” diyemez. Halkın geleceğe doğru bakışı umut istiyor, baskı istemiyor. Hâlâ tepeden inme şeylerle halkı yönetebileceklerini sananlar oturup düşünsünler, “Biz kimiz?” desinler. Yöneticiler de halk, halk da halk! Bu ülkede hepimiz yaşıyoruz. Halkı ikiye böl, beşe böl; böyle bir şey var mı! “Ben yöneticiyim, ben ne istersem öyle olacak” ne demek! Herkes içinde bulunduğu durumu iyice tartsın, bir arada yaşamanın yollarını düşünüp ona göre davransın. Yıllar önce Şehir Tiyatroları’nda ‘iktidar ve ölüm’ oyunları yapmıştık. İktidar ve ölüm birbirine o kadar yakındır ki... İktidarda olan herkes tıpkı hepimiz gibi ölüme yazgılıdır. Tiyatronun en verimli çağı sürekli yasakların olduğu ortaçağ tiyatrosudur. O baskı ardından gelen dönemde müthiş bir patlama yaratmıştır. İçinde bulunduğumuz durum da buna benziyor. Bu baskı ve yasakların sonunda nereye varacağımızı hep birlikte göreceğiz. n Oyunda gençlerle birliktesiniz. Nasıl bir ilişki var aranızda? Hepsiyle tanıştığım için çok mutluyum. Aynı dili konuşuyoruz. Herkes son derece özgür. Kim ne yapıyorsa hesabını verir şekilde davranıyor. n Oyun sanatçıların kendilerine koydukları otosansüre de değiniyor. Kraldan çok kralcı olanlar bunun hesabını vicdanlarına verebilecekler mi sizce? Cennetin de cehennemin de bu dünyada olduğunu düşünüyorum. Susanlar kötülüğün ortağıdır bence.

        Diğer Yazılar